Akla gelen her şeye zam geliyor.
Sabah kahvaltısında sofrada olması gereken peynir, zeytin, yumurta fiyatlarına yetişmek mümkün değil.
İhracatı artan beyaz et, kırmızı etin fiyatına yaklaştı.
Besaş büfelerinde ekmek, her zamankinden daha erken tükeniyor.
Babalar, çocuklarına mahcup.
İki dilim kaşar, 2.20 TL ile tarihe geçti.
Bu ülkede bir zamanlar, “tüp, yağ, gaz kuyrukları vardı” diyenler, nasılsınız iyi misiniz?
Kısacası,
Resmen ipin ucu kaçmış durumda.
Çiftçinin anasını ağlatmayı kısa sürede başaran Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, gübreye, yeme, yoncaya gelen zamlara aldırış etmeden, “tarımla uğraşanlar zarar etmiyor” diyebiliyor!
Bir gece yarısı Hazine ve Maliye Bakanı yapılan Nurettin Nebati’nin geçen gün, “batarsak hepimiz batarız, dövize dış güçlerin değil, iç güçlerin müdahalesi var” sözlerine ne demeli?
Ya…
Büyük ekonomistimiz AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un, zor dönemden geçen esnafın kamu bankalarından aldıkları kredileri dövize çevirdiklerini iddia ederek, "Devletin kendisine vermiş olduğu Türk Lirası'nı gidip dövize yatırmak bir ahlaksızlıktır" çıkışına ne diyelim?
Şimdi yeni far fara şu, asgari ücrette psikolojik sınır 4 bin lira imiş.
Yahu 5 bin TL olsa ne olur, olmasa ne?
***
Bu memleket 94 krizini yaşamış, paramız bir gecede pul olmuştu. Tansu Çiller Başbakan’dı.
Fakirleşmiştik, bu ülkeye zerre kadar faydası olmayan Çiller, krizin faturasını millete kesmişti.
Aradan yıllar geçti,
Adına 2001 krizi denen süreçte üçlü koalisyon hükümetinin Başbakan’ı Ecevit’e Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer MGK’da anayasa kitapçığı fırlattı, döviz fırlamış, olanlar olmuştu. Dönemin iktidarı kendi beceriksizliğinin faturasını millete kesti, halkı fakirleştirdi.
Şu acı gerçeği hatırlatmak istiyorum. Krizlerin faturasını millete ödeten Çiller ve Ecevit’e vatandaş sandıkta dersini verdi.
Şimdi o günlerden farksız maddi acılarla karşı karşıyayız.
Görünen o ki, adalet ve kalkınma ile başlayan hikaye, Türkiye’de yaşayan asgari ücretlinin, emeklinin, esnafın, iş insanlarının yaka silkelediği, trajediye doğru sürükleniyor.
AK Parti iktidarının yapacağı tek şey, vatandaşa yazılan acı reçetedeki ilaçları çöpe atmak, 2023 seçimlerine kadar milleti refaha kavuşturmaktır.
Marifet fakir sofralarına oturmak değil, fakirliğin ortadan kaldırıldığı halkın sofralarında mutluluk pozları verebilmektir.
Bunun için de,
Huzuru, güveni sağlamak, adaleti tesis etmek, önüne gelene zillet, terörist muamelesi yapmamak, kibirden kurtulmak, dalkavuklarla birlikte yürümekten vazgeçmek, liyakati tesis etmektir.
Bir de, 10 bin dolar maaş alan siyasetçiyi açıklayamayana da, “hadi oradan” demek gerekiyor.