Döviz kurundaki artış, Türk lirasını yerle bir ettiği tarihi günleri gözyaşları ile takip ederken, bir Türk dünyaya bedeldir diyenlerden tık yok!

Öyle büyük bir zehirlenme içindeyiz ki,

Özelikle temel gıda ürünlerine gelen zamlar, ücret karşılığında çalışan dar gelirlinin belini bükerken, kolay para kazananlar ise gittikleri kafe ve restoranlarda sosyal medya paylaşımı yapmak, selfie çekmek için paraları adeta pul ediyor.

Bilmeyenleriniz için…

Bursa’da hizmet veren yeme içme mekanlarında bir adet cam suyun fiyatı 10 lira, bir bardak çayın fiyatı 9 lirayı aştı. Bir de bunların üstüne diğer yiyecek- içeceklerin fiyatlarını, kişi sayısını eklediğinizde ortaya korkunç rakamlar çıkabiliyor.

Ona rağmen,

AVM denilen ruhsuz yerlerde hizmet veren kafe restoranlar hınca hınç doluyor. Biraz ötede ise sofrasına ekmek götürmek için çöp konteynerlerini karıştıran insanlarla karşılaşıyorsunuz.

Bu manzaraları görmek, şahit olmak isteyenler, Mihraplı Parkı’nın karşısındaki dikey mimarilerin etrafını ziyaret edebilirler.

Sakın yanlış anlaşılmasın, bizim derdimiz kimsenin parasına, puluna, malına, mülküne karışmak değil!

Ama aldığı komik maaşından kirayı, faturaları ayırdıktan sonra ay sonunu getirebilmek için elinde sadece birkaç yüz lira kalan dar gelirli vatandaş, çocuklarına et yedirmeye hasret kalırken parayı kolay kazanan bazı kendini bilmezler, etraflarında yaşanılan dramlara sessiz kalmayı tercih etmeleri çöküşün habercisi olsa gerek.

Örneğin,

Yapılan bir araştırmada Bursa’da son günlerde sosyal medya kullanımının rekor düzeyde arttığı açıklandı. Metrodan belediye otobüslerine, taksiden dolmuşlara her yerde insanlar, çevresine bakınmak yerine telefonlarına mahkum olmuş vaziyette.

Düşünsenize…

Herhangi bir mekanda içtiği kahvenin fincanının fotoğrafını çeken şahsa binlerce kişi beğeni yapıyor!

Öte yandan,

Yaşanan sorunları gündeme getirmeyen, etrafındaki çürümeye gözlerini yuman, maymunluk yapmayı yaşamak sanan birinin yazdığı köşe yazısı, dalkavuklar tarafından yaldızlandırlıyorsa, vah bizim halimize!

Ama aynı kentte, ekmek parası bulamadığı için aç yatmak zorunda kalan çocuklar kimsenin umurunda değil. Duyarlı birkaç kişinin verdiği erzakla, evine giderken gözyaşı döken babaların kahrını hatırlatmaya ne gerek var?

Hele ki,

Siyasilerin, ‘Yağ ve benzin kuyruğu vardı’ diyerek eleştirdiği eski yıllarda yardımlaşma had safhadaydı. Evde pişen komşuya düşerdi. Ama geldiğimiz noktada, yeni Türkiye’de insanlar bırakın yemeklerini paylaşmayı birbirlerine selam bile vermez oldular.

Lütfen sosyal medya sitelerinden bir şeyler paylaşırken elinizi vicdanınıza koyun. Neticede fotoğraftakilere özenen çocuklar, gençler, hatta koca koca insanlar bile ailelerini sıkıntıya sokabilir, birçok yuvanın temelini çatırdatabilirsiniz!

Kısacası; komşusu açken tok yatan bizden değildir…

Son olarak, açlık sınırı baz alınarak asgari ücret tespiti yapmak, bu memleket için kocaman bir utançtır!