Hatırlatmak, uyarıda bulunmak, eksiklikleri söylemek hem ezberi bozar; yanı sıra yanlışta ısrar edenlerin de uykularını kaçırır.

Bazen aklımızla alay edildiğini düşünüyorum, yanılmadığımı da kısa süre içinde görüyorum.

Tarım ve Orman Bakanlığı, gün geçmiyor ki tağşiş ve sahte gıdaları millete kakalayanları ifşa etmesin.

Bu rezilliğin Türkçesi şu, gıda teröristlerini, isimlerini kodlamadan, açıkça yazarak rezil olmalarını sağlıyor!

Gelin görün ki cezalar, yaptırımlar yeterli olmadığı için bu sahtekarlar başka isimle, başka firma kurarak yola devam ediyor.

Zaten bu memlekette her yolu mubah sayanlar, “yola devam” sloganıyla acayip işlere imza atıp duruyorlar.

***

Bursa’da sayıları 5 bini aşan dernek var.

Bazılarının kapısında, “sadece üyeler girebilir”  tabelasının olduğu, nasıl olsa denetleyenin olmadığı bir kentte yaşadığımız için, içeride sanal olmayan, “canlı kumar” oynanıyor!

Bazılarının kapısı ise yıllardır açılmıyor.

Ama bazıları var ki bunlara, sözde hemşeri derneği denerek şımartılıyor,

İşleri proje üretmek, eleştiride bulunmak, öneri getirmek olan bu yapılar, yöresel ürün rezaletlerine adeta PR’lık yapıyorlar.

Diyelim ki bu dernekler, kokuşmuşluğa imza atmak istiyorlar…

Peki, belediyeler, Valilik ve görevleri gıda denetimi yapmak olan Bursa Tarım İl Müdürlüğü’ndekiler ne yapıyor?  

Hiçbir şey!

Evet, evet gerçekten bir adım atmıyorlar, hatta göz yumuyorlar!

Nasıl mı?

Gelin anlatayım…

Osmangazi Belediyesi’ne ait Çarşamba Pazar alanını biliyorsunuz.

Bursa Gaziantepliler Derneği, Türkiye’nin onlarca şehrinde profesyonelce tağşiş gıda pazarı kuranların teklifine hayır demesi gerekirken,  hangi pazarlık ve menfaatlerin öne çıktığını bilmediğimizden, “Bursa Gaziantep Yemek ve Kültür Şenliği” stantları kurulmasına köprü oluvermiş!

Pazara girdiğinizde sizi açıkta satılan, nerede üretildiği belli olmayan peynirler,  patates püresinden tereyağı, mercimekten çiğköfte, sözde Afyon lokumu ve çok enteresandır, kırmızı etin kilosu 700 liradan satılırken, bu stantların birinde Kasap Sucuğu 400 TL!

Zabıta Binasının önünde bu tür ürünler satılması aklıma Kemal Sunal filmlerindeki zabıta seyyar satıcı ilişkilerini getirse de, ben buna ihtimal vermiyorum, daha doğrusu vermek istemiyorum. Ancak,  Afyon sucuğunu Bursa’da 400 lira gibi bir rakama satmak olsa olsa evliya gibi keramet göstermekle açıklanabilir!

Hindistan, Pakistan’daki sinekli pazaryerlerinde  farksız görüntüler, tozun gübürün içinde etler, sarmalar; sorgulamadan, araştırmadan ucuz diye satın alan bazı vatandaşlar. Aşağısı bıyık, yukarısı sakal!

Bitmedi, pazarın içinde hijyen, kural, vicdan hak getire. Bu arada, işi halkı bilinçlendirmek olan, haksızlıklara itiraz etmesi gereken bir gazeteci ise,  rezilliği para karşılığı sosyal medyadan pazarlamanın derdinde olması da, kokuşmuşluğun zirve yaptığını gösteriyordu.

Neden vicdan diyorum,

Sokakta seyyar satıcı kovalayan, “siz sağlıksız gıda satıyorsunuz” diyen zabıta, kendi binasının arkasındaki rezilliğe susmuş!

Yıllarca Emniyet teşkilatında farklı görevlerde bulunan çiçeği burnunda valimiz Erol Ayyıldız, burada dönen dolapları merak etmiyor mu?

Ya Bursa Tarım İl Müdürlüğü’nde kendisine koltuk verilen müdür bey, sizin asıl işiniz sadece maaş almak mıdır?

Yoksa derneklere dokunursam “canım yanar, sürgün yerim, ne halleri varsa görsünler” şeklinde mi düşünüyorsunuz?

Edindiğim bilgilere göre, Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın’ın bu rezaletten haberinin olmaması ve bazı başkan yardımcılarının oluruyla stantlara izin verilmesi ise çok üzücü.

Anlaşılan o ki, parayı Lidyalılar bulmuş olsa da, böyle antin kuntin işlerden para kazanmayı da bazı hemşeri derneklerinin üst düzey yöneticileri bulmuş gibi duruyor!

Şimdi soruyorum, Bursa’yı yönetenler burada satılan hangi ürünü alıp sofrasına koyar mı?  

Örneğin zabıta müdürü 400 liraya satılan sucuktan alıp ekibiyle yer mi?

Yeter artık, şu hemşeri derneklerine böyle alanlar açmayın, yüz vermeyin. Elini Bursa için taşın altına koymayan yüzsüzlerin suratına bakınca ne elde ediyorsunuz?

Cuma mesajları paylaşanlar, Atatürk’ün izinde gittiğini, demokrasiden yana olduğuna dair acayip sözler sarf edenler, yaşanan kokuşmuşluklara susmayı nasıl beceriyorsunuz?  

Gerçekten bizim aklımızla neden alay ediliyor, hiç düşündün mü Kamil?