Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan zaman zaman teşkilatlarını, “aç açıkta kimse kalmasın, çalmadık kapı bırakmayın. Dertlilerin derdine çare olun” diye uyarıyor.

Aynı mesajı kaymakamlara da veriyor. Makam koltuğunda oturarak sorunların çözülemeyeceğini, “yoksulluğu, tek odası olan evde yaşam mücadelesi verenlerin acılarını tespit edemezsiniz” diyor.

Gelin görün ki, bazıları bu uyarıları tınlamıyor, yaşanan dramlar karşısında vicdanları bile sızlamıyor.

Keles’in Epçeler köyünde tek odası olan, aslında ahırdan farksız bir yığının içinde yaşam mücadelesi veren Ramazan Arslan’ın mağduriyetini geçen sene Keles Belediye Başkanı Mehmet Keskin’e anlatmışlar.

Keskin’in verdiği keskin cevap, “biz evi yananlara yardım ediyoruz” olmuş.

Bu söz üzerine vatandaş, Keles’te nefesi açlıktan kokanların yoldaşı olmak için söz veren belediye reisine, “o zaman evi mi yakalım” diyerek cevap vermiş, ancak vicdan yine devreye girmemiş!

Nasıl ama evin yanarsa gönül belediyeciliği devreye giriyor, yanmazsa, sen her gün yan!

Şöyle bir düşünün, mutfak yok. Odanın içindeki maşınga soba üzerinde yemek pişirebiliyor yaşı 70’e dayanmış, dünyası başına yıkılmış Bursa’nın evladı Keles’li Ramazan Arslan.

Şimdi merak ediyorum, Keles Belediye Başkanı Mehmet Keskin ve geçtiğimiz Şubat ayında göreve başlayan genç Kaymakam Ahmet Faruk Beyazıt, tavanı akmasın diye naylon branda ile kaplanan, porselen tabağı bile olmayan, temiz yorgana, çarşafa hasret Ramazan Arslan’ın Epçeler’in hangi sokağında oturduğundan haberleri var mı?

Bursa Büyükşehir Belediyesi, dört dağ ilçesinde yaşam kalitesini arttırmak için yoğun çaba sarf ediyor ama hayvan bağlasanız huzursuz olacağı tecritte, bırakın yaşamayı, nefes almak bile çok zor.

Biliyor musunuz, Ramazan Arslan’ın yaşadığı o acayip yerde bırakın halıyı kilim bile yok. Gelin görün ki Bursa’da birçok makam odasında en pahalı halılara basarak kahveler yudumlanıyor, Hz. Ömer’in adaletinden bahsediliyor.

Yazınca, eleştirince, ismi geçince kızıyor, gönül koyuyor AK Parti Bursa Milletvekili Osman Mesten. Gelgelelim gönül sızısını dağları yaratanın duyduğu Ramazan amcanın cemaliyle müşerref oldu mu? Veya… Keles’te Epçeler diye bir köyün varlığından haberi var mı?

Sürekli “valiler şehri tebdili kıyafetle gezmeli, yaşanan skandalları tespit etmeliler” diyorum, gündeme getiriyorum. Bursa Valisi Yakup Canbolat, Keles’e kaç kez gitmiştir acaba!

Beli bükülmüşleri, karnı sırtına yapışmışları, tavanında branda olanların evlerinde, odalarındaki feryadı duymak, bilmek, yaşanan kahırlara son vermek kimlerin görevidir, görevli!

Anılarını, kahve ve sarı yaldızlı bardaklarda çay içerek anlatanlar, ahırdan farksız odalardakilerin çilesini, yoksulluğunu nasıl bilsinler, Kamil!

Sahi DAĞDER’in pek mutlu, hala tebrikleri kabul etmekle meşgul başkanı Yaşar Türk’ün, bunca utancın içinde yaşama tutunmaya çalışan, sıvasız hanesi olan Epçeler’in Ramazan’ından haberi var mı?

Allah’ım,

Makam ve koltuklar o kadar yükseldi ki, aşağıdakilerin ne sesi ne çilesi duyuluyor, ne de salası!

Unutmadan hatırlatayım, geçen yıl kurban bayramı öncesi, Epçeler’de yaşayan Mustafa Özdemir’in 1 yıl boyunca gözü gibi baktığı 10 kuzudan 7’sini kurtlar parçalamış. 20 yılda birçok reforma imza atan AK Parti iktidarının Bursa’daki yetkilileri, Özdemir’in bayram öncesi kararan hayatını aydınlatamamışlardı!

İbn-i Haldun’un şu sözüyle kenara çekilelim veya nasıl uçuruma yuvarlanıyoruz bir görelim: Vicdani körlük, adaletsizliğin yaygınlaşması, umutların kırılması, gösteriş, riya ve kibir!