Evet, ormanlarımız yanıyor, ciğerlerimiz yok oluyor, bunca sorunun içinde “bula bula bunu mu buldun?” diyenlerin olabileceğini tahmin ettiğim için bu anımsatmayı baştan yapayım dedim.
Gerçekten bu bir suç duyurusudur ama “suçlu şudur” ya da “budur” diyemeyeceğimiz bir durum söz konusu.
Çünkü durum garip, garip olduğu kadar acıklı, acıklı olduğu kadar da trajik ve tehlikeli!
Sadece bizim için değil, Suriyeliler için de durum vahim ve tehlikeli!
Diyeceksiniz ki, “Suriyeliler için nasıl bir tehlike var, adamlar nargilenin dibine vuruyor, keyifleri yerinde!”
Belki bazı Suriyelilerin keyfi yerinde olabilir ama gerçek anlamda mazlum ve savaşın sillesini yemiş ve hakiki anlamda “sığınmacı” tanımlamasına uyan Suriyelilerin sayısı hiç de azımsanmayacak düzeyde!
Bunların arasına karışan ve gerçek mazlumların huzurunu bozanlar, hem bizim hem de o mazlum Suriyeliler için de büyük tehlike arz ediyorlar!
Bakın tekrar ve altına basa basa büyük harflerle bir kez daha yazıyorum, “TEHLİKE ÇOK BÜYÜK!” Şakaya alınacak ve gayri ciddi anlamda yaklaşılacak bir durum değil!
Savaştan kaçıp ülkemize sığınmış, Bursa’da yaşayan gerçek mazlumlardan biri ile gazeteci ve yönetmen abim Suat Oktay Şenocak, SND/SenNeDersin? YouTube kanalı için mini bir söyleşi yapıyor!
Röportaja konu olan doğuştan engelli sokak müzisyeni bir çocuk…
Burada ismini özellikle yazmıyorum, çünkü 16 yaşındaki tek koluyla harika işlere imza atan, Allah’ın çok özel yetenekler bahşettiği bu güzel insan röportaj sırasında “Genç, sorunlu ve sağlam Suriyeliler gitsin, Suriye’de asker olsun, yaşlılar, çocuklar kadınlar kalsın, onlar asker olsun, Türkler de onları alkışlasın” gibi bir ifade kullanıyor. Bu çıkışın ardından, sözde sığınmacı ve misafir olarak Türkiye’de yaşayan söz konusu diğer genç(!) Suriyeliler sosyal medyada her türlü hakaret ve ölüm tehditleriyle fellik fellik engelli müzisyeni aramaya başlıyorlar.
Öyle ki, Suriyelilere yardım etmesiyle tanınan Kalbi Selim Derneği’ni bile basıp röportajı veren çocuğu arıyor, başkanından adresini istiyor bu ithal eşkıyalar!
Hem de şehrin göbeğinde, ölüm tehditleri savurarak arıyorlar, ‘siz memleketinize, Suriye’ye gidip savaşın’ diyen çocuğu ve ailesini!
Şenocak olayı yeni öğrendiğini ve büyük üzüntü yaşadığını belirterek durumu bana anlattı. Suç duyurusunda bulunmak istediğini, emniyette kimlerle bağlantıya geçebileceğini sordu. Ben de suç duyurusunun ancak savcılık kanalıyla olabileceğini söyledim.
Şenocak, savcılık kanalıyla bu işlerin çok uzun süreceğini ve çocuğun ve ailesinin hayatının tehlikede olduğunu belirterek, başka bir şey yapmak gerektiğini bana anlattı ve ben de buna istinaden bu yazıyı kaleme alıyorum.
***
Amacım savcıları ve hatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya, Bursa Valiliği, Bursa Emniyet Müdürü Tacettin Aslan, AK Parti il Başkanı Davut Gürkan ve muhalefete kadar her kim varsa, harekete geçirmek.
Ne kadar işe yarar bilmiyorum ama bir kez daha anımsatmayı kendime borç biliyorum: Tehlikede olan sadece Suriyeli mazlum ve engelli çocuk ve ailesi değil, hepimiz tehlikedeyiz!
Ve bu vahim tablonun farkına varmak hepimizin üzerine düşen asli görev.
Savcılar, harekete geçip, gerçek mazlum Suriyeliler ile ne idüğü belirsiz Suriyeli sığınmacı etiketiyle aramıza karışan bu ayrık otlarını, sapık ve katil ruhluları bulup önlemini almalı. Açıkça söylüyorum, durum çok vahim…
Neden mi?
Bir yanda Afganlar, diğer yanda Suriye’den gelen ve eli ayağı sağlam sorunlu kitleler; zaten ekonomik anlamda bunalmış olan Türk halkını isyan noktasına getirdiği unutulmamalıdır!
Çünkü bu güruh misafir kavramının içini boşaltıp, konuk oldukları ülkenin içine etmektedirler!
Engelli bir çocuğun tamamen gerçeklere dayanan eleştirilerinden bile rahatsız olabilecek kadar gözü dönmüş, vicdani anlamda insan olma vasıflarını yitirmiş oldukları anlaşılıyor. ‘Kafa keseriz’ naraları atıp, aramızda geziniyorlar.
***
Özellikle vurgulamak isterim: Hakikat kelimesi Hak’tan gelir. Neden Hak Teala derler? Çünkü Hak, adalet, vicdan, insanlık… Yaratıcının kullarına bahşettiği kavramlardır!
16 yaşındaki bu çocuk Hak’tan yola çıkarak hakikati söylemiş ve söylerken de tüm Suriyelileri değil sadece sorunlu olanları, turp gibi sağlam olanları kast etmiş. Ama tepkinin büyüklüğüne bakılırsa sorunlu o kadar çok Suriyeli genç varmış ki, alayı bu hakikat dolu eleştiriyi üzerlerine almış!
Ve; engelli mazlum ve 16 yaşında bir çocuğu ve ailesini öldürmekle tehdit edebilecek kadar sosyal medyada kampanyalar başlatmışlar, yorumlarda o kadar çok nefret suçu işlenmiş ki, hangi birini saysam bilemiyorum… O kadar ileri gittiler ki çocuk ve ailesi Bursa’yı terk etmek zorunda kalmış!
Sadece bu tehditlerden dolayı savcılar harekete geçmeli.
Elbette, çocuğun söylediklerini destekleyen ve haklı bulan sağduyu sahibi vicdanlı Suriyeliler de yok değil ama azınlıkta…
Buradan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya ve hatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sesleniyorum: durum çok daha vahim noktalara gelmeden önlemler alınsın. Kendi soydaşlarının eleştirilerine bile tahammül edemeyen bu insan müsveddeleri toplumumuzun birlik ve beraberliğini bozmakla kalmıyor, gerçek yani hakiki mazlum Suriyelileri de toplum içerisinde itibarsızlaştırıyorlar!
Lütfen birileri bu linç kampanyasına “dur” desin!
Bu bir suç duyurusudur!
Ve kesinlikle gereği yapılmalıdır.