"...Affeder, hoş görür, "kusurlarını yüzlerine vurmaz" ve bağışlarsanız elbette Allah bağışlayandır, esirgeyendir" " (Âyet-i Kerîme)

Modern insan affetmeyi bir zarar olarak gördüğünden intikam alma peşine düşüyor. Oysa yüce Rabbimiz kitabında:

“...Affeder, hoş görür, "kusurlarını yüzlerine vurmaz" ve bağışlarsanız elbette Allah bağışlayandır, esirgeyendir” (Teğabün, 14.) buyurur.

Hazreti Peygamber (s.a.s.) Efendimiz,  affetmenin önemi üzerinde durmuş ve bunun mü’minler arasındaki kardeşlik duygularının gelişmesine katkı sağladığını ifade etmiştir.

O’nun hayatında kimseye kin yoktu. Hazreti Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, insanlara sevgiyle yaklaşırdı. O, Tevazu sahibiydi ve tevazuyu şu sözleriyle tavsiye ediyordu:

“Alçak gönüllü olmak insana yükseklikten başka bir şey getirmez.

Alçak gönüllü olun ki, Allah sizi yükseltsin.

Af ve bağışlama insanın ancak şerefini yükseltir.

Affedin ki, Allah sizi izzetlendirsin.”

 

Hz. Peygamber (s.a.s.) birini kınayacağı zaman...

 

Hz. Enes (r.a.) anlatıyor:

"Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz asla küfürbaz değildi, lânet okumazdı. Çirkin konuşmazdı. Herhangi birimizi kınadığı zaman "Ona ne oluyor? Onun alnı toprak olsun" derdi." [Buharî]

 

Hz. Peygamber (s.a.s.) kendi nefsi için kimseden intikam istemezdi

 

"Rasûlullah (s.a.s)’ın hiçbir zaman kendisine yapılan bir zulümden dolayı intikam aldığını görmedim. ancak allah'ın haram kıldıklarından bir şey terk edilir veya çiğnenirse, o zaman bu hususta herkesten daha fazla öfkelenirdi. Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz iki işin arasında muhayyer bırakıldığında onların, günah olmamak şartıyla en kolayını seçerdi." [Tirmizî]

 

Hz. Peygamber (s.a.s.)’in merhameti

 

Allah’n Rasûlü bütün mahlûkata şefkatle muamele ederdi. kendisine zulmeden insanlara bile lanet etmez onlar için hayır dua ederdi. Taif yolculuğunda, tebliğini insanlara ulaştırmak üzere yola çıktığında ters tepki ile karşılaşmıştı. Şehir halkının tahrikiyle gençler taş yağmuruna tutmuşlar ve bu zor anlarda efendimiz zeyd bin harise ile birlikte bir bahçeye sığınmıştı. Hüzün üstüne hüzün yaşadığı o günlerde, ellerini açmış şöyle dua etmişti:

“Allah’ım! güçsüzlüğümü, çaresizliğimi, insanlar tarafından hor ve hakir görülüşümü sana arz ediyorum.”

“Ey merhametlilerin en merhametlisi! Herkesin zayıf görüp üzerine yüklendiği çaresizlerin rabbi sensin! Eğer bana karşı bir gazabın söz konusu değilse başıma gelen bu belalara çektiğim bu sıkıntılara aldırmam. Ancak senin rahmetin bunları da gösteremeyecek kadar geniştir”

 

Kimseyi kötülemez, kınamaz ve kusur araştırmazdı

 

"Allah Rasûlü, insanlarla ilgili şu üç husustan titizlikle sakınırdı: Hiç kimseyi kötülemez, kınamaz ve gizli kusurlarını araştırmazdı. Sadece yararlı olacağını ümit ettiği konularda konuşurdu"

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), irşad ve ıslah için gönderilmişti. birisine yönelteceği tenkit de yıkıcı değil yapıcı olurdu. özel hayatı ilgilendiren kusurları deşifre etmek yerine, bu kusurların giderilmesi için gerekli manevî alt yapıyı hazırlamakla yükümlü idi. Toplumda yaşanan eksikliklere genel ifadelerle temas ederdi.

 

Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.s.) şu uyarısına kulak verelim:

 

'Bir kimse, kardeşinin haysiyetine veya malına, haksız yere tecavüz etmişse, altın ve gümüş bulunmayan kıyamet gününden önce, onunla helâlleşsin. aksi takdirde yaptığı zulüm ölçüsünde, onun iyilikleri alınıp zulmedene yükletilir.' (Riyaz'üs-Salihin.)

 

Rasûlullah (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurur:

 

'Mazlumun bedduasından sakının. Çünkü onun duasıyla Allah arasında, duanın kabulüne engel olacak bir perde yoktur.'(riyaz'us-salihin.)

 

Allah Rasûlü (s.a.s.)’nün uzak durduğu üç şey!

 

"Allah Rasûlü (s.a.s.) şu üç şeyden; gereksiz tartışmadan, çok konuşmaktan

ve kendisini ilgilendirmeyen şeylerle meşgul olmaktan titizlikle uzak dururdu."

 

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'in, sükûtu hikmet, sözleri ise ibretti. Lüzumsuz tartışmayı sevmez, haklı bile olsa tartışmayı terk eden kimsenin cennetin ortasına nail olacağı müjdesini verirdi.

Buyurmuştur ki;

"Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi, Müslümanlığının güzelliğindendir" (Edebü’l-Müfred)

 

Rasûlullah (s.a.s.) Efendimiz kimseyi kötülemezdi, yıkıcı değil yapıcı idi

 

"Allah Rasûlü (s.a.s.), insanlarla ilgili şu üç husustan titizlikle sakınırdı: Hiç kimseyi kötülemez, kınamaz ve gizli kusurlarını araştırmazdı. sadece yararlı olacağını ümit ettiği konularda konuşurdu"

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.s.), irşad ve ıslah için gönderilmişti. birisine yönelteceği tenkit de yıkıcı değil yapıcı olurdu. özel hayatı ilgilendiren kusurları deşifre etmek yerine, bu kusurların giderilmesi için gerekli manevi alt yapıyı hazırlamakla yükümlü idi. Toplumda yaşanan eksikliklere genel ifadelerle temas ederdi.

 

Haset eden kaybeder

 

Haset eden kişi allah’ın verdiği nimetleri kıskandığından gerçek manada huzur ve sükûnet bulamaz. Çünkü zihni sürekli başkalarının sahip oldukları ile meşguldür.

Başkalarının sahip olduğu ile ilgilendiğinden kendi sahip olduklarını göremez

Haset kişi sürekli yakınma ve memnuniyetsizlik halinde yaşar.

Müslüman, öncelikle hasedin bir hastalık olduğunu kabul etmelidir.

Hasedin yıkıcı etkilerini dikkate almalı ve allah’a sığınmalıdır.

Haset ettiği nimetlerin akıbetini düşünmeli ve sahip oldukları için şükretmelidir.

Allah’a dua etmeli ve bu duygudan kurtulmak için çaba göstermelidir.

Hasedin getirdiği kin ve rekabetin kendisine ne gibi zararlar getirdiğini dikkate almalıdır.

Haset tedavi edilmediği sürece kişinin iç huzurunu ortadan kaldırır ve mutsuzluğa sürükler.

 

Takva buradadır

 

“Zandan uzak durun, çünkü zan sözün en yalanır.

Başkalarının gizli konuştuklarını yaymayın.

Birbirinizin ayıplarını yaymayın.

Gereksiz yere rekabete girmeyin.

Birbirinize kin tutmayın.

Birbirinize sırt çevirmeyin.

Ey Allah’ın kulları, emrolunduğunuz gibi kardeş olun.

Takva buradadır, takva buradadır!” (Hadis-i Şerif)

 

* Rasûlullah (s.a.s.) Efendimiz, özellikle toplum içinde bulunan yoksullara, fakirlere, yetimlere, öksüzlere çok acırdı. Daima onlara yardım ederdi. Müslümanlara da; böyle yardımsever olmalarını, muhtaç olan kimselere yardım etmelerini tavsiye ederdi. Bir konuşmasında, mübârek şahâdet parmağıyla mübârek or­ta parmağını göstererek:

"Yetimi koruyan kimse cennet'te bana bu kadar yakın bulunur" buyur­muştur.

Yine:

"Allah katında evlerin en hayırlısı, içinde yetime iyilik ve ikrâm edilen evdir" buyur­duğu rivâyet edilir.

Kur'an-ı Kerim'de, Allah'ın Habibi (s.a.s.) Efendimizin merhameti hakkında şöyle buyurulmuştur:

"Andolsun, size içinizden bir Rasûl geldi ki, si­zin sıkıntıya uğramanız onu incitir ve üzer. mü'minlere çok merhametlidir. Onlara hayır di­ler.” (Tevbe sûresi, âyet: 128.)

"Demek bu söze (Kur'an'a), inanmazlarsa bir üzüntü duyarak arkalarından kendini adetâ tükete­ceksin." (Kehf  Sûresi, âyet: 6..)

"O vakit (uhud harbi'nde) sen, Allah'tan ge­len merhamet sayesinde­dir ki, onlara (Ashâb-ı Kirâm'a) yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yü­rekli olsaydın, onlar etra­fından dağılıp gitmişlerdi." (Âl-i İmrân Sûresi, âyet: 159.)

 

Haşr Sûresi, 10. Âyet:

 

Muhâcir ve Ensârdan sonra Medine’ye gelen ve onların izini tâkip eden kimselerin de o mallarda hakkı vardır. Onlar şöyle dua ederler:

“Rabbimiz bizi ve bizden önce geçmiş olan mü’min kar­deşlerimizi bağışla!

Kalplerimizde iman edenlere karşı hiçbir kin ve kötü duygu bırakma!

Rabbimiz! şüphesiz sen çok şefkatlisin, çok merhametlisin!”

 

Âl-i İmran Sûresi, 134. Âyet:

 

“O (muttakiler) ki; bollukta da darlıkta da infak ederler, öfkelerini yutar ve insanları affederler. Allah, muhsinleri/kulluğunu en güzel şekilde yapmaya çalışanları sever.”

 

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurdu:

 

"Zandan sakınınız. Çünkü zan (yersiz itham), sözlerin en yalan olanıdır.

Başkalarının konuştuklarını dinlemeyin, ayıplarını araştırmayın, birbirinize karşı öğünüp böbürlenmeyin.

Birbirinizi kıskanmayın, kin tutmayın, yüz çevirmeyin.

Ey Allah'ın kulları! Allah'ın size emrettiği gibi kardeş olun.

 

Müslüman müslümanın kardeşidir: Ona haksızlık etmez, onu yardımsız bırakmaz, küçük görmez. (Göğsüne işâret ederek) takvâ buradadır, takvâ buradadır!”

 

"Kişiye, Müslüman kardeşini hor görmesi kötülük olarak yeter. Müslümanın her şeyi, kanı, namusu ve malı Müslümana haramdır.”

 

"Şüphesiz ki Allah, sizin bedenlerinize, görünüşünüze ve mallarınıza değil, kalblerinize kıymet verir."

 

"Birbirinize haset etmeyin, kin tutmayın.

Başkalarının ayıplarını araştırmayın, konuştuklarını dinlemeyin.

Müşteri kızıştırmayın.

Ey Allah'ın kulları! kardeş olun."

 

"Birbirinizle alâkayı kesmeyin!

Birbirinize sırt dönmeyin!

Birbirinize kin tutmayın!

Haset etmeyin. 

Ey Allah'ın kulları! kardeş olun!”

(Riyazü’s- Salihin.)