Ramazan bereket ayıdır. Paylaşma, dayanışma, yoksulun halinden anlama, yoksulluktan kurtarma, ölüme bir adım daha yakınlaşma.

Peki, bazı zenginler için nedir?

 “Hayır” kaçırma dönemi mi?

Öyle ya, Ramazan yaklaşınca, hayır işlemek için asgari bütçeyle maksimum sevap peşine düşenler çoğalır, çoğaldı da!

Bir koli yaptırılır. İçinde ne var?

Kırmızı et, kaşar peyniri, sucuk, beyaz peynir, tavuk yok!

Olanlar belli, Rumeli Hisarı’nın burçları gibi sıra sıra dizilmiş makarnalar, bulgur, nohut, en ucuzundan pirinç. Gramajı düşük çay, bir kilo toz şeker!

Tıpkı Gazze’de katliam sürerken, Umre telaşına düşen, İsrail’in yakın dostu Suud’lu alçaklara para kazandıranların yaptığı gibi:

“Bu Ramazan’da da ihtiyaç sahiplerini unutmadık.”

Kimse de sormaz:

Bu “ihtiyaç sahipleri” neden hep yoksul kalır?

Neden hep aynı insanlar yardım paketlerine muhtaç edilir?

Neden bu insanlara para verilmez?

Elektrik, doğalgaz, su faturalarını kim ödeyecek?

Kiralarını kim ödeyecek?

Neden, onlara bir iş, insanca bir yaşam, daha adil bir düzen sağlanmaz?

Oysa Ramazan’ın yoksulu hatırlamak için bir 30 günlük ajanda olmadığını söylüyor, Yaratıcı.

İslam’ın bir operasyon, eylem dini olduğunu belirtiyor. Zekatlarını tam veren zenginler sayesinde fakirliğin yok olacağını kesin ve keskin bir ifade anlatıyor bizlere.

Ama ne gerek var değil mi?

Bir koliyle cennete bilet kesildi sanıyorlar. Oysa belki de, eksik konulmuş her erzak, cimrilik edilip alınmamış her iyi malzeme, o bileti başka bir yöne çevirir…

Hani Kur’an’da yazıyor ya:

“Altın ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlara acı bir azabı müjdele.” (Tevbe, 34)

Cehennem ucuz makarnayla beslenmez belki…                                                                                   

Ama cimrilikle, adaletsizlikle, sömürüyle kesinlikle harlanır.

Lüks restoranlarda, özel soslu makarnalara yüzlerce lira verenler, etrafınızdakilerin pof poflamasıyla ahirette yüzünüzün güleceğini mi sanıyorsunuz?

***

Birde, yukarıda saydıklarıma benzemeyenleri gördüm bu Ramazan.

Reklam yapmadılar. Fotoğraf çektirmediler. Paylaşırken gösterişe kaçmadılar.

Evine günlerdir et girmemiş aileleri neşelendirdiler.

Bakkal ve marketlere veresiye yazdıranların borç defterlerini yırtıp attılar.

Ellerinden tutukları insanların kendi ayakları üzerinde durması için iş verdiler, asgari ücretin çok üzerinde maaşla yüzlerini güldürdüler.

Ben böyle cömert insanlar tanıdım bu Ramazan.

Onlar için yardım, gösteriş malzemesi değil, insan olmanın gereğiydi.

Ramazan’da koliler dağıttılar ama içine en ucuz makarnayı değil, en iyi yiyecekleri koydular.

Onların gözünde, gariplerin yüzündeki bir gülümseme, bütün servetlerden değerliydi.

Verdikçe kazanmak, mutlu olmak böyle bir şey Kamil!

Cömert insanlar asla fakirleşmez.

Çünkü verdikçe çoğalır, paylaştıkça bereketlenirler.

Ramazan Bayramı, evinizi, sokağınızı, apartmandaki komşularınızı, mahallenizi kuşatsın.

Geleneklerimiz bize çekidüzen verir, ne olur çocukları şekerle değil, para vererek sevindirin.