Bu kurban bayramı, öncekilerinden çok farklı olacak!
Çünkü zam yağmuru kırmızı eti vurdu. Geçen sene 2 bin TL’ye alınan küçükbaşın bu seneki ortalama fiyatı 4- 5 bin lira aralığında. Piyasada büyükbaş hisseleri ise 3 bin 800 ile 5 bin civarı.
Yani 2021’de kurban alanların bir kısmı, bu sene ancak çektikleri hatıra fotoğraflarına bakabilecek.
Yanı sıra,
Canlı hayvan ithalatının olmadığı Türkiye’de, Diyanet’in açıkladığı bağış rakamı ise yukarıdaki fiyatların çok altında. Yurt içi kurban bedeli 2 bin 250 liracık. Bu hayat pahalılığı buhranı sürecinde, bu fiyata kurbanlık nerede var, hakikaten merak ediyorum!
Türk Kızılay Bursa Şubesi’nin, geleneksel hale gelen kurban kampanyası çalışmasının basın toplantısında yeni başkan Prof. Dr. Murat Tutanç, kurban süreciyle ilgili bilgiler verdi. Kızılay’ın bağış bedeli Diyanet’ten 225 lira daha yüksek olduğu göze çarptı, yani 2 bin 475 TL.
Rakamların düşüklüğü ile ilgili ise aylar öncesinde hayvan satın alınmasından kaynaklandığını belirtti.
Tutanç’a yaşı tutmayan (2 yaşını doldurmamış) büyükbaş hayvanların kesilmesiyle ilgili sorduğum soruya, Kızılay ekiplerinin bu konuda çok hassa olduğunu, işi bilen kişilerin yaş kontrolü yaptığını söyledi.
Şimdi kendilerine buradan bir çağrı yapıyorum; her ne kadar sorumluluk alanlarına girmese de, garip gureba, fakir fukarayı gözettikleri, mağdurların yanında olduklarından, Bursa’nın dört bir yanındaki satışla birlikte kesim yapanların ahırlarını kontrol ederlerse, nasıl korkunç bir manzaranın kendilerini beklediğini görebilirler.
Tabi,
Kızılay’ın üst yönetimiyle ilgili medyada çıkan haberler, Türk Kızılay Bursa’ya yapılan bağışları da düşürmüş. Geçtiğimiz yıl “811” bağış yapılmış. Başkan Tutanç, kafalardaki soru işaretlerini berraklaştırmaya hazır olduklarını ifade etse de, karşımızdaki tabloya da bakmak lazım.
Bu arada Tutanç hoca, Bursa’da toplam 15 bin kişiye sürekli yardım yaptıklarını, sayısının ise her sene 10-15 oranında arttığına dikkat çekti. Kızılay’ın bir aileye yardımda bulunması için kişi başına düşen aylık gelirin 800 liranın altında olmasını da hatırlatalım.
Bırakın eti, süte ulaşamayanların sayısında ciddi artışlar olduğu bir süreçten geçerken, geçen yıl Kızılay’a yapılan bağışların karşılığında elde edilen 3 ton etin, gelir düzeyi her gün düşen şehrimizdeki gariplere dağıtılması, pay edildiğinde bu rakamın 200 gramla sınırlı olması, zekat, fitre ve yardım bilincinde olanların düştükleri kibir kuyusunun derinliğini ortaya çıkarıyor.
Nasıl ama Kızılay’ın muhtaçlara ulaştırdığı kavurma 15 bine bölündüğünde her ferde 200 gram et!
4 kişilik bir aileyseniz 50’şer gram, oda her hafta falan değil, 2 ay aralıklarla.
***
Aydınlanacağımıza her gün daha fazla kararıyoruz, öğretilmiş çaresizlerin sayısı hızla artıyor, algı tetikçiliği zirve yapmış.
Gram gram insanlıktan çıkıyoruz, küçük kıyamet kopmuş ama hala oyunda oynaştayız.
Kurbanın meşakkat olduğunu bilenler, bağış yaparak yoksulluğun önünü açıyor.
Ne yazık ki tatil organizasyonu yapmayı akıl eden milyonluk zenginlerimiz, kendi aralarında bayram organizasyonu yapıp, sofralarına aylarca et girmeyenlerin kapılarını çalıp sevindirmeyi akıl edemiyorlar!
Oysa bu bey ve bayanlar, mangal partilerinde biftekler, pirzolalar yiyip demokrasi nutukları atmayı pek de iyi beceriyor!
Kimin umurunda alt kattaki, karşı sokaktaki komşusunun yoksulluk dramı, çileli hayatı, israfta sınır tanımayanların yozlaşması.
Artık, ne yazı para ediyor, ne uyarı, ne kaşları çatmak, ne de surat asmak. Vicdan, birçok bedenden çıkıp gitti.
Çürüme üst kattan başladı; mücahitten, devrimciye, solcuya sıçradı. İnanmıyorsanız Nilüfer ilçesinin 20 yılda nasıl betonlaştırıldığına bakın, anlarsınız.
Hz. Peygamber’in ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ sözünü adeta çöpe atan bir toplum haline gelmemiz, çöken zeminin fotoğrafı olsa gerek.
Gerçiiii,
Hz. Peygamber’i gerçek manada seven, öğretilerini dinleyen, yapan, yolundan giden kaç kişi kaldı!
Esas mesele buradan başlamıyor mu?