Hat sanatı öyle sıradan bir meslek değildir; sabır ister.
Liyakat ise asıl adı, gecelerin gündüze karışmasıdır.
Astığın, taktığın yere değer katar, değerlilerin içinde de parıldar.
Maalesef, bu işi yapanların sayısı da, meraklıları da her geçen gün azalıyor.
Ustalar, üstatlar parmakla gösterilecek kadar az.
Onlardan birisi de,
Türkiye’nin yetiştirdiği hattat Mahmut Şahin.
Yüzlerce öğrencisi olan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a 25’in üzerinde eser hediye eden, ecdadın imar ettiği cami, külliye, saray, medrese gibi mekanlarda bulunan tabloların bakımını yapan bir fani.
Hemen ilginizi çekeceğini, vicdan sahiplerinin yüreğini acıtacağını umduğum mevzuya gireyim.
Seneler önce,
Şahin’in Kütahya’da ikamet eden Arif isminde bir öğrencisi değerli bir kağıda besmele yazar. Şahin yazıyı beğenir ve devamını getirir, ortaya uzun uğraşların, günlerin sonucunda dünyanın en büyük Hilye-i Şerif'i çıkar.
Hem de öyle böyle değil. 6 metre uzunluğunda 3 metre genişliğinde devasa bir duvar; görenlerin başını kaldırmak zorunda kaldığı, şapkaların yere düştüğü inanılmaz bir eser…
Ahşap kaplaması bizim şehrimiz Bursa’da yapılır. Dönemin valisi İzzetin Küçük, Hilye-i Şerif’in kentimize kazandırılmasını ister ama ona nasip olmaz.
Yıl 2018,
Eser Afrika kavak ağacından elde edilen ahşap kaplaması, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla Muradiye Külliyesi’nin taş duvarlarının bir tanesinde görücüye çıkar, sergilenmeye başlar.
İnsanın baktıkça bakası geldiği eser, aradan bir yıl geçtikten sonra kazaya uğrar.
Hem de acemice bir kazadır bu.
Külliyede görevli bir kişi, Hz. Peygamber’i anlatan Hilye-i Şerif’i cam sille silerken hasar verir. O devasa tablonun yazıları bozulur.
Mahmut Şahin’i bir gün Bursa’dan ararlar, “Hocam üzücü bir haberimiz var, eseriniz cam sille silindiği için zarar gördü, deforme oldu” derler.
Otomobili kaza yapanlar, evi yananlar nasıl üzülüyorsa, Şahin de öyle üzülür.
Ardından ne olur biliyor musunuz?
Eskişehir Tepebaşı’ndaki öğrencisi Serpil Tepedelen, o devasa eseri 6 aylık bir uğraşın, didinişin ardından Hilye yine eski haline döndürülür ve Bursa’ya tekrar getirilir.
Ancak, bunca özveriye, göz nuru dökülmesine, gecelerin gündüzlere karışmasına rağmen, Hilye-i Şerif eski yerine asılmaz, depoya kaldırılır, bir köşeye bırakılır!
Evet, evet, yanlış duymadınız depoya!
Mahmut Şahin, tanıdığı bazı kişilere eserin asılması için ricada bulunmasına rağmen ricası yerine getirilmez. Hoca, durumu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a duyurmak istemez.
Sabırla bekler.
Eser belki depodan çıkarılır da, Fatih Sultan Mehmet’in babası Sultan 2. Murat’ın külliyesi Muradiye’de yine eski yerine asılır diye.
Ama isteği yerine gelmez, getirilmez!
Son olarak sosyal medya hesabından şu sitemkar ifadeleri kaleme alır:
“Nasıl bir Bursa sevdalısı olduğumu tüm dostlar bilir. 2018 yılında dünyanın en büyük Hilye-i Şerifini Muradiye Kur'an ve El yazmaları müzesine sergilenmesi için aşmış idik. Yaklaşık bir sene sonra bir hizmetli ablamız cam sil ile üzerinde cam olmayan Hilye-i Şerifi silmiş ve maalesef bozmuş idi. Restorasyonu yapılıp gelince de yetkisiz yetkililer yerine asma nezaketini göstermemiş ve depoya kaldırmışlardı. Defaatle ikaz etmemize rağmen halen yerine asılmamıştır. Dünyanın en büyük leğeni olsa binlerce kişi ziyaret ederdi. Yetkililer ne tanıtımı ne de gerekli önemi vermedikleri için. Yakın zamanda eseri Bursa'dan alıp layık görülen bir yerde sergileyeceğim. 20 sene kendi imkanlarım ile ders verdiğim göz nurum Bursa'ya kızgın değilim. Ama aynı düşüncem yetkililer için geçerli değildir... Aşk olsun.”
Evet, durum bu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kabul ettiği, titizlikle koruduğu hat tabloları Yıldız’da, Dolmabahçe’de, Tarabya’da ve Beştepe’nin en nadide yerlerini süslerken, Bursa’da ise bir itilmişlik söz konusu!
Buradan…
Ecdadın eserlerini onaran, tarihe sahip çıkan adımlar atan, Hanlar Bölgesi’nde çalışmalar yürüten, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’a ve çiçeği burnunda yeni Vali Mahmut Demirtaş’a sesleniyorum.
Hz. Peygamber’i tarif eden ve dünyanın en büyük Hilye-i Şerif’ini ne olur hapsedildiği depodan kurtarın.
Eğer bu eser Muradiye’deki eski yerinde sergilenmezse, Şahin hocanın söylediğini aktarıyorum, buradan alınıp Amasya’ya götürülecek.
Umarım,
Kıymeti, değeri anlaşılır ve gereğini yapılır…