Pazar, market, şarküteri ve yolunu unuttuğumuz kasap.
Gidin bakın fiyatlara, Mart ayından bu yana aldığınız ürünleri karşılaştırın.
En az yüzde 30 zam var.
Hem de pervasızca, vicdansızca.
Nereye gitsem, kiminle konuşsam dertli.
Hayat pahalılığı, eriyen maaşlar, ay sonunu getirememenin üzüntüsü, birikmiş faturalar.
Say say bitmiyor.
Son üç ayda mutfaktaki utanç, bu sene daha da tadı kaçan, kilosu artsın diye kabak aşısı yapılan karpuza benziyor.
İğneden, ipliğe, peynirden, zeytine, fasulyeden, pirince, yoğurttan, bulgura aklınıza gelen her şeyin etiketindeki rakamlar canımızı sıkmaya devam ediyor.
Diğer tarafta bizimle alay eden BOTAŞ, yaz ayında indirim yapıyor.
3 ile 5 bin lira arası kredi alanların tamamına yakını borçlarını ödemiş.
Ve dün,
2020 yılı başında emekli maaşlarına ortalama yüzde 6.49 zam ve bu yılın ilk 6 ayı için de yüzde 5.75 zam verilmesi, haziran ayı itibariyle bir yıllık TÜFE artışı olan yüzde 12.62 oranının bir miktar altında kaldı.
Yani çarşı, pazarda yaşanan enflasyon, umutla bekleyenlere zam olarak yansımazken, ayın sonunu getiremeyen emekli, demir kafesin içindeki enflasyon canavarına yem oldu!
Masa başında istatistik hazırlayanlar, 100 lira ile pazara gidenlerle aynı mahallede oturmadıkları için benim emeklimin, çiftçimin sokaktaki isyanını, feryadını, kahrını nasıl duysun, bilsin.
Ama olsun, Ayasofya ile gündemi değiştirir, grafiklerle ekonomi iyi deriz, sonra kalkıp emekli Deniz’e nasılsın iyi misin der geçeriz!
Şairin dediği gibi:
İşçi emeklisi, çiftçi emeklisi, memur emeklisi yanmazsa, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa!