Devlet mekanizmasını çalıştıran iktidar, herkese eşit davranmak, yaşanan sorunları mazeretsiz şekilde ortadan kaldırmak için var.

Bu çatı altında göreve getirilenler, işgal ettikleri makamların vatandaşa hizmeti önceleyen alanlar olduğunun şuur ve liyakatiyle amasız fakatsız adım atmaları gerekiyor.

Anayasa bu hususa kalın çizgilerle dikkat çekerken, “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” demiş.

Gelin görün ki, aksaklık, eksiklik,  insan boyasında giderek artan kalitesizlik duvarlarımızda sırıtmaya devam ediyor.

***

Şimdi birkaç dakikanızı alarak, ayakta durmakta zorluk çeken, umudunu yitirmiş  bir vatandaştan bahsedeceğim.

Osmangazi Metro istasyonu civarında meslek büyüğüm, ağabeyim Suat Oktay Şenocak ile röportaj yaptığımız sırada, banklara oturmuş, büzülmüş, gülmeyi unutmuş, ismi Ercan Kutay olan, yıllarca taksicilik yapan hayata küsmüş biriyle karşılaştık.

Kutay, geçirdiği rahatsızlık sonucu sol ayağı dizinin altından kesilmiş. Sağ ayağı felçli. Yaşı 63. Sol gözü yüzde 30 görüyor, sağ gözü maalesef karanlık!

Sorduğumda, Bursa’nın Osmangazi İlçesi Ebu İshak Mahallesi’nde ikamet ettiğini söyledi.

Yüzünde acının derin çizgileri var, engelli yürütecine tutunarak konuşurken, sesi titriyor.

2 bin 811 lira engelli maaşı alıyor!

Ev kirası 1.700 TL.

Emeklilik yok!

Ya ne var, sürünmekten beter bir hayat!

“Bir kızım var, bazen çalışıyor. Hanım evde. Aile dostumuzun yardımıyla geçinmeye çalışıyoruz.”

Bu haliyle engelleri aşabilmek ümidiyle Haydarpaşa Numune Hastanesi’ne gidiyor, amacı rapor alabilmek. Hastane, malulen emekli olması için gerekli raporu vermeyince İstanbul İl Sağlık Müdürlüğüne itiraz ediyor. Kutay, hayırlı bir haber beklerken, Sağlık Müdürlüğü kendisine yüzde 40 rapor veriyor, “Sen taksicilik yapabilir, çalışabilirsin” deniyor.

Nasıl bir düzen içindeyiz,  insanlık duvarından sürekli kirlilik, utanç akıyor.

Adamın gözleri görmüyor ve ayakta duramayacak hale gelmiş ama sen taksicilik yap diyen, başından savan bir anlayış!

Kim bunlar, devletin kurumunda çalıştığını sanan liyakatsizler.

Kutay’a, sesini duyurmak için valiliğe gittin mi diye sorduğumda, “artık takatim ve umudum kalmadı” dedi.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın resmi internet sitesine girdiğinizde karşınıza şu çıkıyor, “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın.

Bir de tam tersi var, “insanı küstür ki, liyakatsizlik artsın.”

***

Bitmedi, beyler ve bayanlar, vicdanı sızlayanlar.

Makam odasının camından bakmaya vakit bulamadığı için belediyenin duvarının dibinde fuhuş pazarlığı yapıldığını, umumi helaya döndüğünü fark edemeyen Mustafa Dündar’ın emri altında çalışan, halka hizmet etmek için görevli pek muhterem memurları, engelli Ercan Kutay’a yardımla ilgili olarak, “ya buraya geleceksin veya e-devletten müracaat edeceksin” cevabını veriyorlar.

Adamcağız, e- devlet kullanmayı bilmiyoruz dedikten sonra, engelli raporuyla belediyeye gidiyor, kendisi erzak kolisiyle ödüllendiriliyor.

Ödül büyük, kabul et ve sus!

Aradan 3 ay geçtikten sonra yine belediyeye müracaat edince, oradaki ilgili kişiden şu cevabı almış, “çok mu açsın!”

Bizi uğraştırma, dertlendirme kafasında bir anlayış.

Devletin bir kurumu taksicilik yapabilirsin derken, diğerinde ise “çok mu açsın” münasebetsizliği ve utancı…

Bursa’da inleyenleri, yerde sürünenleri, eli titreyerek, engelli yürüteciyle ayakta ve hayatta kalmayı deneyen Ercan Kutay’ı; acaba misafirleri ağırlamaktan vakit ayırmasını beklediğimiz Vali Mahmut Demirtaş görebilir mi?

Veya AK Parti’nin Bursa İl Başkanı Davut Gürkan ve milletten aldıkları oyla vekil olan milletvekilleri, “merak etme biz varız” derler mi?

Şehri yönetmeye, insanı yüceltmeye talip olanların tek derdi, yere düşenleri, karanlıkta kalanları aydınlatmak olmalı. Sahi bunu yaparken bir kereye mahsus değil de devamlılık esas alınmalı!

Altta kalanın canı çıksın, ağlamaya devam etsin anlayışı, Edebali’yi düstur edinmişlere yakışmıyor.

Bir de unutulmaması gereken şu var; cinnet içinde olanlar varken, cennete girmek biraz zor!