Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul ekibinden olan kadim dostu, 1974’lü Milli Türk Talebe Birliği yıllarından bu yana yanından ayrılmayan Metin Külünk, geçen hafta sosyal medya hesabından partiye yönelik uyarılarda bulunmuştu.

Kasımpaşa’da Külünkler olarak anılan sülalenin Metin Külünk’ü, “Eğer akıl olarak yenilenmekte direnirsek kayıp sayfaları değil, yok oluşumuzun hızı yükselecek" demişti.

Akıl önemli, doğru söz ve uyarı ise baldan tatlı olarak değerlendirilmeli, gereği yapılmalı.

Peki, bugüne kadar yapıldı mı, vaziyet ortada.

***

Dün Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, öğrencilik yıllarında kaldığı öğrenci evlerine uğramasa da, o evlerin yerinde yeller esse de, Bursa’yı bir ucundan diğer ucuna arşınladı.

Uludağ Üniversitesi’nde yeni dönemin öğrencilerine ilk dersi veren hoca oldu.

Yeni yeni şeyler söyledi, anayasanın değişmesi gerektiğini belirterek, "Yeni anayasa olmadan, yeni Türkiye de olmaz, büyük Türkiye de olmaz. Büyük Türkiye'nin ve yeni Türkiye'nin en önemli anahtarı yeni anayasadır."

AK Parti 20 yılı aşkındır iktidarda, son 7 senedir ise devletin bütün kılcal damarlarına hakim.

Gelin görün ki, yeni anayasadan çok bu ülkenin çiftçisi, esnafı, işçisi, emeklisi ekonomi çatısının nemliliğinden dolayı hastalıktan kurtulamıyor. Çatı, liyakatli ustalar tarafından onarılmadığı için evin odalarındaki eşyalar ışıldaması gerekirken, küfleniyor.

Devam edelim,

Bakan Bozdağ, Büyükşehir Belediyesi’ndeki ziyaretinin ardından AK Parti İl Başkanlığı’na geldi.

Kadın kolları bakan beyi kapıda çiçeklerle karşıladı, adet üzere il Başkanı Davut Gürkan’ın odasına geçti, bir anlamda günün yorgunluğunu da burada atmış oldu.

Sonrasında basın toplantısının yapılacağı büyük salona geldi.

Ve…

ABD Başkanı Joe Biden’in ‘Dostlarımızla yeni bir strateji uygulayacağız’ çıkışını eleştirerek, “Türkiye’ye Biden’in ya da AB’nin uyguladığı stratejiler sökmez. Çünkü bu millet kendi taktik ve stratejisini de her daim kendi yapar, kendi uygular. 2023 sandığında milletimiz bütün hesapları yeniden yapacak, gerektiğinde toplayarak, gerektiğinde çarparak, gerektiğinde bölerek Türkiye’nin yeni istikametini daha güçlü tayin edecektir. O yüzden Türkiye’nin istikrarını bozmak isteyenlere Bursalılar fırsat vermemektedir.”

Her adımında bir kurşun sıktı, Bozdağ.

Siyasi istikrarın devam etmesi gerektiğini söyleyen bakan, CHP’nin başını çektiği Altılı Masa’ya yine haşlak su serperek,

Neredeyse bir yıldır bir araya geliyorlar. İkinci tura başladılar. Toplanıyorlar, kapıda birbirini karşılıyorlar, yemek ikram ediyorlar, konuşuyorlar. Ne konuştuklarını da doğru dürüst bilmiyoruz. Bir de bildiri yayınlıyorlar, dağılıyorlar. Aldıkları bir karar var mı? Yok. Ürettikleri bir proje var mı? Yok. Türkiye’ye taahhüt ettikleri cek-cak dışında bir şey var mı? O da yok. Daha yol haritası nasıl belirleyecekler? Onu çalışmak için komisyon kuruyorlar. Geçiş süreci nasıl yapacaklar? Onu çalışmak için komisyon kuruyorlar. Bir işi komisyona havale ettiğinizde o işten hayır gelmez. Bunlar bütün işleri komisyonlara havale etmiş durumda. Allah muhafaza karar alamayan, ülke yönetiminde olsa Türkiye ciddi bir sorunla karşı karşıya gelse bunlar toplanıp konuşup birbiriyle anlaşıp, birbirini ikna edene kadar atı alan Üsküdar’ı geçer.”

Bekir Bozdağ, bu eleştirilerinin ardından iktidarın icraatlarını sıraladı.

Bursa’nın da artık üniversite kenti olduğunu söyledi.

Türkiye’deki üniversite sayısını arttırdıklarını anlattı.

Ama Bakan Bey, yüksekokullardan mezun olanların, işsizliği yüksek derecede artırdığından bahsetmedi.

Düşünsenize, gençler acayip hayaller cenderesine itiliyor. Liseden mezun olup üniversiteyi iple çekiyorlar. Ailelerin de bu algının bir parçası olduğunu belirtirsek, her sene farklı branşlardan mezun binlerce üniversiteli, işsizler ordusunun neferi oluyor.

Böyle yüksek hayal beklentisine itilen elektronik, makine, kimya mühendisi çocukların bir kısmı, harçlığını çıkarmak, ailesinin bütçesine katkıda bulunmak adına kasiyerlik, garsonluk, lokantada bulaşıkçılık yapmak zorunda kalıyor.

Diğerleri ise “ben yıllarca okudum, asgari ücrete mi çalışacağım” diyerek isyan ediyorlar.

Günler, aylar, yıllar geçiyor, eğitim sistemindeki curcunadan dolayı, liyakatli nesiller buharlaşıyor. Gençler, tarlada çalışmak istemiyor, “hayvancılık pis iş, tezek toplamak da ne demek yahu” diyorlar.

Sonra, girdi maliyetleri bir türlü düşürülemeyen, 2 yılda bir Tarım Bakanı’nın değiştiği Türkiye’de besicilik yapanlar süt ineklerini ağlaya ağlaya kesime gönderiyor. Kırmızı etin fiyatı nedense yüz güldüremiyor.

Slogan atmaktan başka bu ülkeye zerre katkısı olmayanlar baş üstüne konulurken, doğru, yapıcı eleştiriler getirenler, ötekileştiriliyor.

Üniversite sayısı 56 olan Hollanda, tarım ve hayvancılıkta dünyanın bir numarası olan ABD’ye kafa tutarken, bu Konya büyüklüğündeki ülkenin 2021 yılındaki tarımsal ihracatı 118 milyar dolar oluyor.

O zaman sormak lazım, bu ülkenin istikrarını kim bozmak istiyor?

Metin Külünk’ün sözüyle bitirelim, “Eğer akıl olarak yenilenmekte direnirsek kayıp sayfaları değil, yok oluşumuzun hızı yükselecek."

Hala anlamıyoruz, şak şakçıları, etrafı saran dalkavukların taklaları ile ne hale gelindiğini.