Bu ülkede riyakar ve dalkavuklar ne yazık ki itibar görüyor!
Sahi bir de tacizciler, sapıklar, yolsuzluk yapanlar, yetim hakkı yiyenler!
Pazarda domates satan pazarcıya, “çürüklerinden, eziklerinden koyma denebiliyor” ama elektrik, doğal gaz, akaryakıt zamlarıyla emekliyi, işçiyi, esnafı, sanayiciyi, çiftçiyi inin inim inletenlerle karşılaştığımızda dut yemiş bülbüle dönüyoruz!
Dönerken de sürekli duvara tosluyoruz.
Korkunç bir çürümeye doğru sürükleniyoruz.
En aşağılık kişi; senin, onun adamı, sus pus taklası atanlar da gözümüzün önünden filim şeridi gibi geçiyor.
Düşünün bir genç, tarikat yurdunda hayatının karartıldığını düşünüyor, sonra kendi yaşamını karartıyor!
Bu çocuk ölümü neden seçti, neden hayattan bıktı, bıktırıldı?
Geçtiğimiz Aralık ayında da Antalya’daki bir yurtta, bir başka üniversitelinin başı satırla kesilmişti!
Bir baba, anne için böyle manzaralarla karşılaşmak çok acı…
Kimlerin nerede yanlış yaptığına susmak, yüzsüzleşmek ise iflah olmaz kanayan yara!
Ha birde beyin göçü var, üniversiteden mezun olup iş kaygısıyla ülkesini terk etmek için fırsat kollayan gençlerin yaşadıkları dram, yüreğimizi parçalaması gerekirken, “çıkar telefonunu” denmesi ne hale geldiğimizi gösteriyor.
***
Ağlanacak halimize, gülmeye devam ediyoruz.
İki yıl önce, Bursa’da bir AVM’de bulunan mağazanın soyunma kabininde, bir kadının çıplak görüntülerini çeken Mehmet Zait Koktu Cami’nin görevlisi müezzin Yakup Ç, kadının onca çabaya rağmen ikna edilememesi sonucu tutuklanmış, 2 ay cezaevinde yattıktan sonra, tutuksuz yargılanmak üzere serbest kalmıştı.
Bu utançla ilgili, İl Müftülüğü personele işlem başlatmakla yetinmişti. Şehrimizin anlı şanlı STK’larından insani anlamda, düşünceli adımlar, ortalığı ayağa kaldıran tepkiler görememiştik!
Biraz daha eskiye gidersek, Osmangazi İlçesine bağlı Tuna mahallesinde bir caminin görevlisi, kız çocuğuna tacizde bulunduğu söylenmiş, bu ibadethaneden uzaklaştırılarak ödüllendirilmişti!
Bu ödüllü zavallı, kadim şehirdeki politikacılardan, sorgulama yeteneğini kaybetmiş bazı kalem sahiplerinde hala itibar görüyor!
Başka olan bir şey daha hatırlatmak gerekirse, naylon faturadan yakalanıp hapis yatan sahtekar “semazenci” de, yazılan habere, köşe yazılarına rağmen, yıllarca Osmangazi Belediyesi’nin mekanını kullanıp, algı operasyonları yaparak itibar gördü, maddi kazanç elde etti!
Tarihin sayfalarında ufacık bir ilave daha yapalım, “Badeci Şeyh” diye ünlenen sapık ve ona kendilerini, eşlerini sunan, ikramda bulunanları nasıl unutalım?
Şahit olduklarımız,
Lut, Ad, Semud kavimlerinin yaptıklarına benzer ilişkiler!
O yüzden “her sakallıyı deden sanma” diye boşuna dememişler!
Sen gerçek dinini, diyanetini bilmez, öğrenmezsen böyle önüne gelene toslarsın. Sonra bir de bakmışın kendine göre bir din uydurmuş, nefsinin fırıldağı oluvermişin!
Hem de etrafında toplanan cahil, cüheyla ile çığ misali etrafını yakıp, yıkarak ilerlemiş, gerçeklerin altını oyarak felaketlere sebep olmuşun.
Ama olsun,
Bizim adamımız, senin adamın, abin, bizim meslektaşımızın dostu, bizim grubumuzun üyesi, bizim iplimiz, bizim saplımız, dendiği için çocuklar intihar ediyor, kapımızın önündeki çöpü görmeden, elin şeysine laf yetiştirmek için sıraya girilebiliyor!
İtibarsızlaştırılması gerekenlerin itibar gördüğü, ahlaksızlıkları gizlendiği, paslandığı, alkışlandığı bu topraklarda, tuz kokmuş, yapılan yemeklerde lezzet kalmamış, Kamil!
Şimdi, ister ağlayalım halimize, isterse utanmazlıkları anlayalım.
Ne pahasına olursa olsun, sağa, sola, yukarı ve aşağıya saplanmadan adam olmaya çalışmak, riyakarlığı, dalkavukluğu ayaklar altına almak gerekiyor…