Evde kalan var, kalamayan var.

İşi olan var, olmayan var.

Mazlumlar var, sesi çıkmayan, feryadını duyuramayan var.

Bir de şezlongda yatan ile somyada yatanlar var.

Böyle fotoğrafları, sancıları, acıları görmesi gerekip göremeyenler, duymayanlar da var!

Yanı sıra başını yastığa koyarken, görev yaptığı şehrin sokaklarının duvarlarını somya, yatak bilerek sarılıp yatanları duyanlar da var, tabi.

Malum, görünmeyen bir bela, kod adı corona virüs ile mücadele ediyoruz.

Bu belayla ilgili tedbirler alınıyor, dolayısıyla Bursa’mızın sokakları, caddeleri hiç olmadığı kadar ıssız.

Dün gece şehrimin ıssızlığını fotoğraflamak için dışarı çıktım; bilenler bilir, gazetecilik gördüklerini yazmaktır.

Buradan yola çıkarak, ilginç kareler yansıdı objektifime.

Şehreküstü, Çakır Hamam, derken Ulu Cami’nin dört köşesinde farklı fotoğraflar çektim.

Mabedin batı kapısına geldiğimde iki acı, dertle; evde kalması gerekirken kalamayanlarla karşılaştım.

İlki PTT’nin karşısındaki çeşmenin önünde rastladım; üç kişi gece işine gidiyordu, yani evde kalmak isteseler de, evde ekmek bekleyenleri vardı!

İkinci kare ise, Yıldırım Beyazıt’ın yadigârının batı bahçe kapısının karşısında duvara yaslanmış, tekerlekli sandalyesi evi olmuş bir amcaydı.

Üzerindeki battaniye evinin çatısı, altındaki engelli aracı somyasıydı.

Uyuduğu için selam vermedim, fotoğrafı çektim. Sadece duayla yetinmeyip, bir el uzanacağını düşünerek hareket ettim.

Çünkü Allah bize en büyük duanın, ‘mazluma el uzatmak, elektrik faturasını ödeyemeyene yardım etmek, evinin, iş yerinin kirasına ödemek’ çözüm diyor.

***

Neyse mevzuya dönelim ve bitirelim.

Sağ olsun, ne zaman acının, kahrın fotoğrafını çeksem Bursa Valisi Yakup Canbolat ses veriyor.

Yine verdi, kederi gördü.

Dün gece Vali Bey’i o fotoğraf karesiyle etiketlediğimde şu ifadelere yer vermiştim:

‘Dur ve bak!

Bu kareyi 25-Mart 2020 gecesi çektim.

Bursa'nın sokaklarında inleyenleri, sızı içinde olanları, #evde kalamayanları gören bir fani çıkacağını düşünüyorum.

Bir yanda evine giden, bir köşede ise sokakta üşüyen.’

O duvara yaslanıp uyuyan amcaya el uzattı Canbolat, devletin varlığını bir kere daha gösterdi.

Şimdi dua ediyorum, Rabbimiz, ‘ somyayı, şezlongu, sokakta yatanın feryadını duyan, kulun Yakup Canbolat’ın ayağına taş değdirmesin, beli büküldüğünde elinden tutan, aşını getiren yarenleri olsun.’

Eyvallah Yakup Canbolat.

Son olarak, Bursa'mızda işi muhalefet yapmak olan, eksiği gediği duyurmak olan siyasi partilerin yöneticilerine, il başkanları, böyle günleri fırsata çevirebilirler, tabi isterlerse, akıl ederlerse.

STK'lar için ise nefes tüketmeye gerek yok!