İslâm Tarihi'nin Medine devrinde İslâmiyet, Allah Rasûlü'nün üstün ve örnek ahlâkı sayesinde hızla yayılmıştır. Onun mübarek hayatı, güzel ah¬lâkı görenleri cezbediyordu. Peygamber Efendimizdeki yüksek ahlâka insanlar hayran kaldılar. İslâm nurunun cazibesine kapılmaktan kendilerini alamadılar. Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'in ör¬nek ahlâkî özelliklerinden bazılarını şöyle anlata¬biliriz:

Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.), güzel ahlâkı tamamla¬mak için Cenab-ı Hakk tarafından gönderilmiştir. Bir Hadis-i şeriflerinde:

"Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim." (Mâlik, Muvatta, 2/904; Hüsn'l-Hulk, 8.) buyurmuşlardır.

Yüce Allah İlahî mesajını vermek için onu seç¬miştir. Çünkü o en olgun bir insandı. En güzel ah¬lâk üzereydi. Kur'an-ı Kerim'de bu gerçek şöyle açıklanır:

"Muhakkak ki; Sen (Ey Rasûl’üm!) en yüksek bir ahlâk üzeresin ." (Kalem Sûresi, âyet: 4.)

Peygamber Efendi¬miz (s.a.s.), Allah Teâlâ tarafından terbiye edi¬lip yetiştirilmiştir. Zira Allah'ın Elçisi bir ha¬dis-i şeriflerinde:

"Beni Rabbim terbiye etti ve ne güzel yetiştirdi." bu¬yurmuştur.

Ziyâ Paşa yazmış olduğu Nât-ı Nebevî'sinde bu konuda şöyle der:

"Bir mektebe oldu ki müdavim,

Allah idi zâtına muallim."

Yaratılışının kendisine bahşettiği hilkat güzel¬liği ile ahlâk güzelliği onun mübarek şahsında toplanmıştı. Peygamber Efendimizin üstünlüğü ve ahlâk güzelliği en veciz bir şekilde şöyle ifade edilmiştir:

"Vasfında sözün hülâsasını al,

İnsandı, fakat melekten efdal."

* Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, insanlığın önderi ve mürşidi olmuştu. Onun her hareketi in¬sanlar için en güzel örnekti. Kur'an-ı Kerim'de Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:

"Allah'ın Elçisinde, sizin için uyulması gere¬ken güzel örnekler vardır." (Ahzâb Sûresi, âyet: 21.)

Böyle üstün özelliklere sahip olan sevgili Peygamber (s.a.s.) Efendimize itaat etmek. Müslümanlar için yüce bir görev ve şereftir. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.s.), kardeşlik, merhamet, adalet, iyilik ve şefkat getirmiştir. İnsanlara, insanlığın gayesini öğretmiştir. O'nun öğrettiği İslâm Dini en güzel hükümleri içine alır. İnsanlığın muhtaç olduğu sulh, sükûn, adalet, iyi geçinme ve iyilik etme gibi güzel hasletleri emreder. Hazreti Peygam¬ber (s.a.s.) Efendimizin davranışları, iyilik, hayır, erdem ve güzellikle ilgilidir. Alçak gönüllü ve mütevazı olmak, güler yüzlülük ve tatlı sözlülük, sadelik, nâziklik O’nun davranışlarının özünü teş¬kil etmektedir.

* Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.), Ashâb-ı Kirâm ile oturur ve sohbet ederdi. Onlar¬la tatlı tatlı muhabbet ederdi. İslâm'ı ve Kur'an-ı Kerim'i Müslümanlara O öğretti. Hatta bazen ar¬kadaşları ile lâtife yani güzel şakalar yaptığı olur¬du.

Peygamber Efendimiz (s.a.s.). gördüğü çocuk¬ları severdi. Çocukların başlarını okşardı. Küçük çocukları kucağına alırdı. Kendisi namaz kılarken torunlarının sırtına bindiği olurdu. Bu durumda torunlarına kızmazdı. Onları yere düşürmeden na¬mazlarını tamamladığı olurdu. Bütün bunlar Al-lah'ın Elçisinin son derece mütevazı, alçak gönül¬lü ve insanlara son derece yakın olduğunu göster-mektedir. Çünkü o, insanları çok severdi.

Allah Rasûlü'nün yanında; zengin ve fakir, hür ve köle, âmir ve memur bütün insanlar eşitti. İn-sanlara malına, mülküne ve makamına göre ayrı muamele etmezdi. Herkesin gönlünü alırdı. Kenar mahallelerde olsa bile herhangi bir Müslüman’ın hasta olduğunu haber alınca, hemen onu ziyarete giderdi. Müslümanlardan kimle karşılaşırsa he¬men ona selâm verirdi. Arkadaşlarının ellerini sı¬kar, hâl ve hatırlarını sorardı. Fakirlere ve sıkıntı içinde olanlara yardım ederdi. İnsanlara karşı çok merhametli ve şefkatliydi. Tatlı sözlü ve güler yüzlü idi. İnsanları tatlı bir tebessüm ile karşılar¬dı.

* Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) aile hayatın¬da da örnekti. Mükemmel bir baba ve mükemmel bir eş idi.

Aile hayatında çok iyi geçimli idi. O, hanımına ve çocuklarına daima iyi davranmıştır. Hatası olanların hatalarını bağışlardı. Aile fertlerini hiç kırmaz ve incitmezdi. Her zaman onlara iyi mu-amele eder, güzel sözler söyler ve onları hoş tutar¬dı. Evde boş oturmazdı. Elbisesini temizlerdi. Veya o anda evde ne iş yapılacaksa onu yapardı. Ayakkabılarının ve elbiselerinin söküğünü dik¬mek ve yamamak, et doğramak, çarşı ve pazardan alış veriş yapmak yaptığı gündelik işlerden bazı¬ları idi. ( Kimyâ-ı Saâdet, İmam Gazâlî.)

* Hizmetinde bulunanlara çok iyi davranırdı. Peygamber Efendimize on yıl kadar hizmet eden Enes bin Mâlik (r.a.) şöyle demiştir:

"Rasûlullah'a (s.a.s.), on yıl hizmet ettim. Bir gün bile bana yaptığım hatalı bir işten dolayı;

- Bunu neden böyle yaptın? Veya yapmadığım bir şeyden dolayı:

- Bunu neden yapmadın? Dediğini duymadım." (Buharî, 7/82; Müslim,4/1084 (Hadis No: 2309); Tecrid Tere. 92/148, H.No: 1987.)

Peygamber Efendimizin ne güzel bir ahlâk sa¬hibi olduğunu bu sözler açıkça göstermektedir.

* Sevgili Peygamber (s.a.s.) Efendimizin sevgi ve merhameti çok ge¬nişti. Bütün canlıları sevgi çemberinin içine alabiliyordu. Yoksullara, dullara, yetimlere ve esirlere çok merhamet ve iyilik ederdi. Onlara elinden ge¬len her türlü yardımı yapardı. Bu durumda olan insanları memnun ve mutlu etmeye çalışırdı. Bütün insanlara merhamet ederdi. Kendilerine düş¬manlık yapanların bile hidâyete ermeleri için duâ ederdi. Onlara beddua etmezdi. Müslümanların affı için Yüce Mevlâ'ya yalvarır, yakarırdı.

* Peygamber Efendimiz (s.a.s.), hayvanlara da acır, onları aç ve susuz bırakmamaya çok dikkat i ederdi. Hayvan hakları konusunda çok dikkatli olmaları için Müslümanları uyarırdı.  "Sakın hayvanları aç ve susuz bırakmayın. Onlara taşıyamayacakları yükü yüklemeyin." (Sünen-i Ebû Dâvud, 10/38, Cihad 2548, Bab, 44; Ayrıca Bkz. Buharı, Tecrid, 7/224, 2/713.) buyururdu.

* Allah Rasûlü (s.a.s.) Efendimiz gönlündeki en¬gin şefkat ve sevgi ile insanlığa güzel bir ibret ve ders vermiştir. Yeni bir medeniyet ruhu meydana getirmiştir. Herkese iyilik ederek âlemlere rahmet olarak gönderildiğini ispat etmiştir. Onun öğretti¬ği ve yaydığı İslâm Dini'nin ışıkları insanlık âle¬minin yolunu aydınlatmıştır.

Bu gerçeği Merhum Mehmed Âkif şöyle açıklıyor:

"Âlemlere rahmetti, evet Şer'i Mübîni,

Şehbâlini adi isteyenin yurduna gerdi.

Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep,

Medyun O’na cemiyeti, medyun O’na ferdi.

Medyundur O masuma bütün bir beşeriyet;

Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret." (Mehmed Âkif, Safahat, VII. Kitap (Gölgeler), "Bir Gece" başlıklı şiirden.)

* Sevgili Peygamberimizin özellikleri, güzellik¬leri ve üstünlükleri saymakla bitmez. Onun kadri-ni ve kıymetini bilenler kendisine âşık olmuşlar¬dır. Rasûlullah’ın aşkıyla yanmışlar ve hasretiyle kavrulmuşlardır. Siyer yazarları, Şemâil-i Şerif müellifleri Rasûlü Ekrem (s.a.s.)'in güzel ahlâkı¬nı anlatan çok kıymetli eserlere meydana getir¬mişlerdir. Şâirler "Nât" adı verilen en güzel şiirle¬rini Peygamber Efendimiz (s.a.s.) için yazmışlardır.

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)'in örnek hayatını ve güzel vasıflarını anla¬tan kimselerden biri de Mustafa Fehmi Gerçeker’dir. O, “Hilye-i Fahri Kâinat” adlı eserinde şunları yazmıştır.

“Pek sevgili, en güzel bir insan,

 Yoktur eşi, varsa işte meydan.

Yusuf denemez, bununla eştir.

 Bir necm idi O, bir güneştir.

Ahlâkını dinle, sorma benden,

Kur’an önemle vasfederken.

Bir vasfı mümeyyiziydi sıdkı.

İmânı gibi emindi tıpkı.

Yükseldi elinde şems-i Tevhid,

Mahvoldu önünde şirk ve taklid.

Kuvvetli silahı akıl ve mantık,

Vicdan-ı beşer onunla nâtık.

Eyyâm-ı saâdetinde ancak,

Dünyada görüldü adl-i mutlak.

Geçmişti kanatları zemine,

Rahmettir O cümle âlemine.

Âlemde O’dur gören cemali, 

İnsanlara gösteren kemâli.

Yıllarca çalıştı cehle karşı,

Her yerde tanıttı Rabb-i arşı.

Devrinde bahâra erdi ahlâk,

Süslendi zemin, açıldı âfak.

Neşretti faziletin cihâna,

Can verdi zemin ü âsumâna.

Hakk’ın bize bir atâsıdır O,

En Sevgili Mustafâsı’dır O.

Diz çöktü O’nun önünde erler,

Hep feyz-i teveccühün dilerler.

Pek sâf idi meclisinde ülfet,

Herkesle ederdi tatlı sohbet.

Ashâbını hoş tutardı her dem,

Söylerdi, gülerdi Fahr-i Âlem.

Dinlerdi, severdi halkı candan,

Mazlumu korurdu her ziyandan.

Düşmüşleri kaldırırdı yerden,

Saklardı yetimi her kederden.

Azmiyle zulüm binasını yıktı,

Adalet sesleri arşı çıktı.

Beşer tarihinde yok misali,

Her dilde yaşar onun hayali.

Mi’rac-ı kemâlidir felekler,

Hayran-i cemalidir melekler.

Vasfında sözün hülâsasın al,

  İnsandı, fakat melekten efdal.”

(Hz. Muhammed ve Hayatı, Ali Himmet Berki-Osman Keskioğlu, sh: 214-219, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayı-nı.)

* Şâir ve edib İmam Busayrî de “Kaside-i Bürde” sinde, Rasûlullah (s.a.s.)'ın yüksek ahlâ¬kını ve üstün vasıflarını çok güzel anlatmıştır. Buraya ondan da bir kaç beyti örnek olarak alıyoruz:

"Muhammed, iki ci¬han serveri, insanların ve cinlerin ulusu,

Arapların ve Arap olmayanların bütün milletlerin efendisi idi.

O, Allah'ın sevgili¬sidir ki, içine düşülen her belâdan kurtuluş için O’nun şefaati umulur ve istenir.

O, insanları Allah'a davet etmektedir. O’na sa¬rılanlar kopmayacak sağlam bir bağa tutunmuş olurlar. Peygamber'in fazl ve keremine bir sınır yoktur. Bundan dolayı diller onu anlatmaktan âcizdir. O, bir güneş gibidir. Uzaktan göze küçük görünür. Fakat, ona bakan gözleri kamaştırır.”

* Abdulkerim Ceylî, “İnsan-ı Kâmil” isimli ese¬rinde şöyle diyor:

"Nerede olursa olsun, İnsan-ı Kâmil kelime¬sinden gayem Seyyidü'l-Vücud (s.a.s.) E-fendimizdir. Zira hiçbir güzel vasıfta O’nun gibisi gelmemiştir.”

(Peygamberimiz  (s.a.s.) Özel Sayısı, Diyanet İlmî Dergi, sh: 243, Ekim-Kasım-Aralık-1989, Cilt: 25, Sayı: 4.)

* Hâkim Tirmizî, “Şemâl-i Kübrâ” isimli eserin¬de diyor ki:

"Fahr-i Âlem (s.a.s.), gayet ağır, tane tane ko¬nuşurdu. Lüzumsuz yere konuşmazdı. Nimete saygı gösterir, kimseyi zemmetmez, dünyevî şey¬ler için kimseye kızmazdı. Yü-zünden tebessüm eksik olmazdı..." (A.g.e. sh: 243.)

* Fahreddin Râzi, “Tefsir-i Kebîr” de şöyle di¬yor:

"Onun (Hz. Peygamber (s.a.s.)'in) şöhreti semâvâtı (gökleri) ve arzı (yeryüzünü) ihata etmiş (kuşatmış), mübârek ismi Arş-ı Âzam'ın üzerine yazılmış, Kelime-i Şahâdet’te Cenâb-ı Hakk'ın ismiyle zikredilmiş, onu her müezzin ezanda, her hatip hutbede ve her müellif eserinin başında zikreder. Duâ eden dahi, duasının başında ve sonunda onu anar ve ancak bu suretle lûtfa na¬il olur." (A.g.e. sh: 243.)

* Zunnûn-i Mısrî (k.s.) Hazretleri şöyle diyor:

"Ahlâkında, fiil ve hareketlerinde Allah'ın Habibi (s.a.s.)'nin Sünneti'ne uyan bir kimse, Al¬lah'a olan sevgisini ispat etmiş olur." (A.g.e. sh: 244.)

* Mevlânâ Celâleddin-i Rumî'de şöyle diyor:

"Ben, hayatım boyunca Kur'an-ı Kerim'in kölesiyim.

Muhammedü'l-Muhtar (s.a.s.)'ın ayağı¬nın tozuyum." (A.g.e. sh: 244.)

* Bahâeddin Nakşıbend'de şöyle diyor:

"Bütün hallerinde ayağını emir ve nehy secca¬desi üzerine koyasın. Sünnet'e bağlanıp, mucibin¬ce amel edesin. Tâviz ve bid'atlerden uzaklaşıp, her an Rasûlullah (s.a.s.)'ın hadis-i şeriflerini reh¬ber kabul edesin ."  (A.g.e. sh: 244.)

* İmam Rabbanî, Mektûbatı'nda şöyle der:

"Hakikat-ı Muhammediye diğer bütün haki¬katlerin çekirdeği ve esasıdır ." (A.g.e. sh: 244.)

* Süleyman Çelebi de Mevlid-i Nebî'sinde şöyle diyor:

"Ey gönüller derdinin dermanı sen!

Ey yaratılmışların sultanı sen!

Ey Risâlet tahtının sen hâtimi!

Ey Nübüvvet mührünün sen hâtemi!

Sensin ol Sultan-ı cümle enbiyâ,

Nûr-i Çeşmi evliyâ vü asfiyâ,

Çünkü nurun rûşen etti âlemi,

Gül cemâlin gülsen etti âdemi."

* Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.s.), bir insanda bulunması mümkün olan en yüksek cömertliğe sahip bulunuyordu. Kendisinden istenilen hiçbir şeye yok dememiş ve onu isteyene vermiştir. İste¬yeni, hiç eli boş çevirmemiştir. Eğer istenilen şey yanında yoksa; ya arkadaşlarından ödünç alıp ve¬rirdi ya da isteyene:

“Yarın gel de vereyim,” derdi.

* Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), ihtiyacından fazla olan para ve yiyecekleri fakirlere dağıtırdı. Huneyn Savaşı'nda ganimet olarak develer vardı. Yüz tane deveyi gören Saffan bin Umeyye, o de-velere bakarak:

- Şu develer ne güzel develerdir, demişti. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'de ona:

 "Beğendiysen o develer senin olsun", buyur¬muştu ve develerin hepsini ona vermişti.

Bir gün sevgili Peygamberimiz, üzerine giymiş olduğu yeni bir elbise ile cemaatin yanına gelmiş¬ti. Oradakilerden biri:

- Ya Rasûlallah! Giydiğiniz yeni elbise ne ka¬dar güzeldir? demişti. Bunun üzerine Sevgili Pey-gamberimiz (s.a.s.), sırtından elbisesini çıkarmış ve:

“Hoşuna gittiyse al senin olsun,” diyerek elbi¬sesini o kimseye hediye etmiştir. O’nun hayatında bunlara benzer daha nice cömertlik örnekleri vardır. Başka insanların bu cömertlikleri yapabil¬meleri asla mümkün de¬ğildir. Çünkü Cenâb-ı Al¬lah'ın insanlara örnek ola¬rak gönderdiği Elçisi, cö¬mertliğin en zirve noktası¬na yükselmişti. Allah Teâlâ'nın niçin cömertleri çok sevdiğinin hikmetleri¬ni, O’nun hayatını incele¬yince daha iyi kavrayabiliriz. (Hz. Muhammed ve Hayatı, Ali Himmet BERKİ-Osman Keskioğlu,  DiyanetYayını; İslâm İlmihâli, Ö.Nasuhi Bilmen.)

Bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:

"Açı doyurunuz, hastayı ziyaret ediniz, esiri hürriyetine kavuşturunuz." (250 Hadis, Hadis No: 47, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayını.)

* Peygamber Efendimiz (s.a.s.), son derece yu¬muşak huylu idi. Aynı zamanda da çok affedici idi. Önemli olaylar karşısında bile sükûnetini ko¬rurdu. Kötülük edenleri affederdi: İntikam almayı hiç düşünmezdi. Peygamberliğinin Mekke-i Mükerreme'de geçen yıllarında, müşrikler Peygam-berimize ve Müslümanlara pek çok zulüm ve iş¬kence etmişlerdi. Hz. Peygamber (s.a.s.), onların bu haksız ve yersiz hareketlerine karşı hep sabır ve sükûnet göstermiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.s.), Uhud Savaşı'nda yaralanmıştı. Böyle ol¬duğu halde düşmanları için:

"Yâ Rabbî! Onlara doğru yolu göster. Çünkü onlar gerçekleri bilmiyorlar." Diye duâ etmişti. Yanındakiler, sevgili Peygamber (s.a.s.) Efendimize;

"Neden onların helâk olmaları için beddua et¬miyorsun?" Dediler.

 "Ben, insanlara lânet etmek için gönderilmedim. Onları Allah'ın Dini'ne davet etmekle (rahmet olarak) gö¬revlendirildim." Buyurmuştur.

Mekke Şehri Müslümanlar tarafından fethedildiği gün, Müslüman olmayan ve Mekke'de yaşa-yan insanların hepsi korkmuşlardı. Fakat Allah'ın Habibi o gün herkes için bir genel af ilan etmiştir.

Sevgili Peygamber (s.a.s.) Efendimizin hoşgörü, af ve tole¬ransı cümlelerle anlatılamayacak kadar geniş ve büyüktü.

Bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:

"Muhakkak Allah, Refik'tir. Rıfkı (yumuşak huyluluğu) sever." (A.g.e. Hadis No: 114.)

       * Allah Rasûlü (s.a.s.) Efendimiz çok geniş bir şefkat ve merhamete sahipti. Ümmeti hakkındaki acıması tarif edilemeyecek kadar genişti. Müslümanlar için daima kolaylığı seçerdi. Bir hadis-i i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:

"Sizden biriniz imam olduğu zaman, namazı fazla uzatmasın. Zira cemaat içinde yaşlılar, za¬yıflar, hastalar ve acele işi olanlar bulunabilir."' (Buharî, Babûs-Salât, 1/37.) buyurmuştur.

Bir başka hadis-i şerifte:

"Kolaylaştırın zorlaştırmayın, müjdeleyin nefret ettirmeyin" buyurmuştur.

* Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'in şefkat ve mer¬hameti bütün canlıları içine alacak kadar geniş idi. İnsanların hidayete gelmeleri için duâ ederdi. Müslümanların, Allah'ın af ve rahmetine erişme-lerini dilerdi. Hayvanlara acır ve onlara iyi mu¬amele ederdi. Ağaçların ve diğer yeşilliklerin ko-runmasını emrederdi. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere'nin ağaç ve yeşilliklerini koruma altına aldırmışlardı.

Enbiyâ Sûresi’nin 107. inci âyetinde buyurulduğu gibi; O, bütün âlemlere rahmet olarak gönderil¬miştir.

* Rasûlullah (s.a.s.) Efendimiz, özellikle toplum içinde bulunan yoksullara, fakirlere, yetimlere, öksüzlere çok acırdı. Daima onlara yardım ederdi. Müslümanlara da; böyle yardımsever olmalarını, muhtaç olan kimselere yardım etmelerini tavsiye ederdi. Bir konuşmasında, mübârek şahâdet parmağıyla mübârek or¬ta parmağını göstererek:

"Yetimi koruyan kimse Cennet'te bana bu kadar yakın bulunur" buyur¬muştur.

Yine:

"Allah katında evlerin en hayırlısı, içinde yetime iyilik ve ikrâm edilen evdir" buyur¬duğu rivâyet edilir.

Kur'an-ı Kerim'de, Allah'ın Habibi (s.a.s.) Efendimizin merhameti hakkında şöyle buyurulmuştur:

"Andolsun, size içinizden bir rasûl geldi ki, si¬zin sıkıntıya uğramanız onu incitir ve üzer. Mü'minlere çok merhametlidir. Onlara hayır di¬ler.” (Tevbe Sûresi, âyet: 128.)

"Demek bu söze (Kur'an'a), inanmazlarsa bir üzüntü duyarak arkalarından kendini adetâ tükete¬ceksin." (Kehf  Sûresi, âyet: 6..)

"O Vakit (Uhud Harbi'nde) Sen, Allah'tan ge¬len merhamet sayesinde¬dir ki, onlara (Ashâb-ı Kirâm'a) yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yü¬rekli olsaydın, onlar etra¬fından dağılıp gitmişlerdi." (Âl-i İmrân Sûresi, âyet: 159.)

* Allah Rasûlü (s.a.s.) Efendimiz, her yönden örnek alınacak en mü¬kemmel insandır. Her Müslüman’ın O’nu en güzel şekilde öğrenip tanıması; O’nun yüce ahlâkını ya¬şamaya ve yaşatmaya çalışması lâzımdır. Çünkü O’nun ahlâkı Kur'an ahlâkıdır. Hz. Âişe (r.ah) Va¬lidemize, Sahabeler Allah Rasûlü'nün ahlâkını sordular. Hz. Âişe buyurdu ki:

"Siz Kur'an-ı Kerim'i okuyor musunuz? Allah Rasûlü'nün (s.a.s.) ahlâkı Kur'an (ahlâkı) idi." (Sahih-i Müslim, Kitâbu’l- Müsafirîn, 139.)

Rasûlullah (s.a.s.) Efendimizin çok yapmış ol¬duğu dualarından biri şudur:

"Allah'ım! Fayda vermeyen ilimden, kabul ol¬mayan amelden, müstecâb olmayan duâdan sana sığınırım ." (250 Hadis, Hadis No:95, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayını.)

Bir hadis-i şeriflerinde de şöyle buyurmuştur:

"(Ey Mü'min!) Sende şu dört şey bulunursa dünyada kaybettiğin (elde edemediğin) şeylere üzülme: Doğruluk ve sadâkat, emânetlere riâyet, güzel huy ve yüksek ahlâk, meşrû çalışıp helâlden kazanmak." (Et-Tergib Ve't-Terhib, Cilt; 4, Sh:26.)

Kur'an-ı Kerim'de geçen bazı âyeti kerimeleri de burada zikredelim:

"İmân edip yararlı işler yapanların, Rableri ta¬rafından hak olarak Muhammed'e indirilene (Kur'an'a) inananların günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir.” (Muhammed Sûresi, âyet: 2.)

"Ey İman edenler! Allah'a ve Rasûlü'ne itaat edin. İşittiğiniz halde ondan yüz çe-virmeyin." (Enfâl Sûresi, âyet: 20.)

"Ey İnananlar! Hayat verecek şeylere sizi ça¬ğırdığı zaman, Allah ve Rasûlü'ne uyun." (Enfâl Sûresi, âyet: 24.)

"Allah'a ve Rasûl’üne itaat edin ki rahmete kavuşturulasınız ." (Âl-i İmrân Sûresi, âyet: 132.)

"Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz, "Rabbinize inanın!" diye imana çağıran bir davetçiyi (Peygamber'i, Kur'an'ı) işittik, hemen imân ettik. Ar¬tık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al, ey Rabbimiz.!” (Âl-i İmrân Sûresi, âyet: 193.)

Kısaca diyebiliriz ki: İnsanlık huzur ve mutluluk istiyorsa, Al¬lah Rasûlü (s.a.s.) Efen¬dimizin örnek ahlâkını benimsemeli ve yaşa¬malıdır.

Peygamber Efendi¬miz (s.a.s.); “İnsanların iyi niyetli, gayretli, ça¬lışkan, şefkatli, yardım sever, temiz, tertipli, dürüst, mütevazı, vefalı olmalarını istiyor. Onla¬rı dağınık, pis, kötü niyetli, tembel, acımasız, yalancı ve gururlu ol¬maktan sakındırıyordu. İnsanların birbirlerini se¬vip saymalarını, birbirlerine destek olmalarını, so¬rumluluk duygusuna ve üstün vazife şuuruna sa¬hip sahip bulunmalarını arzu ediyordu." (Diyanet İlmî Dergi, Peygamberimiz (s.a.s.) Özel Sayı¬sı, sh: 91, Aralık-1989.)

Peygamber Efendimizin yapmış olduğu dualardan biriyle konumuzu tamamlamak istiyoruz:

"Allah'ım! Beni ahlâkın en güzeline yönelt. Kötü ahlâktan uzaklaştır" (Müslim, 1/535, Hadis No: 771.) (âmin).

AYRICA FAYDALANILAN KİTAPLAR

* Peygamberimizin Hayatı, İrfan Yücel.

* Peygamberimiz, Zekâi Konpara.

* Asr-ı Saâdet, Eşref Edib.

* Peygamberimizin Şemâili, Prof. Dr. Ali Yardım.

* İslâm Ahlâkı. Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir.

NOT: Bu Makale, Diyanet İşleri Başkanlığı'nca Yayımlanan Diyanet İlmî Dergi'nin 1989 Yılında Çıkarılan Hz. Peygamber (s.a.s.) Özel Sayısı'nda Yayımlanmıştır.