12 Mart tarihi, tarihimizde müstesna günlerden biridir. Bu tarih İstiklâl Marşımızın kabulünün yeni bir yıldönümüdür.
İstiklâl Marşımız, sadece bir "marş" değil, ruhları coşturan bir kahramanlık ve belâgat şaheseridir. Milletimizin iman ve azmini diri tutan bir eseridir.
Dünyada sözlü olan millî marşlar içinde, bir milletin derinliğini bu kadar ifade eden/edebilen başka bir marş yoktur. Hepimiz bu marşı/metni ona yaraşır etkinliklerle idrak etmeliyiz ve milletimize ettirmeliyiz. Bu marşı hepimiz ezberlemeliyiz.
İstiklâl Marşımızdan koskoca tarihimiz fışkırıyor, inancımızın sesi yükseliyor. Milletimizin üstün vasıfları dile getiriliyor. Geleceğe ümitle bakışımızı sembolize ediyor. Milli benlik ve hissiyatımız en coşkun bir şekilde ifadesini buluyor.
İstiklâl Marşımız, anlam bakımından da akıl ve zihinleri tatmin edecek muhteva zenginliğine sahiptir.
Mehmed Âkif Ersoy, İstiklâl Marşımız ile insanımıza kimlik kazandırmıştır.
“Korkma” diyerek geleceğe “güven”le yürümemizi hatırlatmıştır. Ümit ve cesaret aşılamıştır.
Mehmed Âkif Ersoy, Millî Mücadele'nin manevî mimarıydı. Bu mimar ömrünün son 13 yılını Mısır'da geçirmek zorunda kalmıştı. Oysa bu güzel insan, vatanına:
“Kim bu cennet vatanına uğruna olmaz ki feda!” diyecek kadar kara sevdalıydı. O, milletine düşkündü. Buna rağmen diyar-ı gurbette yaşamak zorunda bırakıldı. Bu zorunluluğu Mehmet Doğan beyefendi (Cuma Dergisi sayı: 178'de) şu ifadelerle değerlendiriyor:
“Benim kanaatime göre, İstiklâl Marşı Şâiri, İstiklâl Mahkemeleri'ne çıkmamak için Türkiye’den ayrıldı.”
Böyle bir hâl, işi bu noktaya getirenler için ne kadar da yüz karasıdır. Maşeri vicdan bunu af etmeyecektir.
İstiklâl Marşımızın doğumuna sebep hareket neydi? Birkaç cümle ile bunun da üzerinde duralım:
Milli Eğitim Bakanlığı bir “İstiklâl Marşı Yazma Yarışması” açmıştı. Kazanana 500 lira ödül verilecekti. Bu para 1921 Türkiye’sinde bir servet demekti. Yarışmaya 724 şair katılmıştı. Ancak bunlar arasında Mehmed Âkif yoktu.
Mehmed Âkif:
“Ben milletim için yapacağım hizmeti para ve menfaat karşılığı yapmam” diyordu. Kendisinin engel gördüğü sebep giderildi. 48 saat içinde yazdığı İstiklâl Marşımız TBMM'de 12 Mart 1921 tarihinde kabul edildi.
O günden bugüne İstiklâl Marşı’mızı anlayamayan nâdanlar/câhiller maalesef milletimizin bağrına hep hançer gibi saplanmışlardır. Bu çatlak sesler zaman zaman da olsa nüksetmektedirler. Şerlerinden Allah’a sığınırız.
Millî Şâirimiz Mehmed Âkif, İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal edildiğini duyunca; köyleri, kasabaları, şehirleri dolaşmış; camilerde, köy kahvelerinde ve sokaklarda konuşmalar yapmış ve şiirler söylemiştir. Dinlenmeden, yorulmadan Anadolu'yu adım adım dolaşarak, halkı uyarmaya ve uyandırmaya çalışmıştır. Milleti, Allah yolunda cihada çağırmıştır.
Mehmed Âkif'in şiiri, halkın faydasına olan bir sanat eseridir. O'na göre sanat, gerçeğin ta kendisi olmalıdır.
"Şudur cihanda en beğendiğim meslek,
Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek."
Şeklindeki mısraları, O'nun sanat anlayışını özlü bir şekilde açıklar.
"İstiklâl Marşı'nı nasıl yazdınız?" diye sorulunca, şu cevabı vermiştir:
"Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın."
"İşte İstiklâl Marşı'nı bu iman ve ümitle yazdım. İmanım olmasaydı hiç yazabilir miydim? Zaten ben başka türlü düşünüp, başka türlü yazanlardan değilim. Bu elimden gelmez. İçimde ne varsa, yazılarımda da o vardır... Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın!"
Hâlbuki kendisinin kışın soğukta giyebilecek bir paltosu da yoktu. İşte Âkif'in Milletini ve Vatanını ne kadar çok sevdiğinin ispatına bu davranışı bile yeterlidir.
İstiklâl Marşımız ile ilgili beyanlardan da bir kısmını hatırlatmak istiyorum:
• "Milletimize İstiklâl Marşı’nı sunan büyük bir ruh sahibi, ondan daha büyük bir eser olarak ruhlarımızı İstiklâl ile selamete kavuşturacak hakikatin müjdecisidir." (Nurettin Topçu)
• "İstiklâl Marşı'nı anlayabilmek için, Mehmed Âkif’i iyi bilmek, O'nun bütün yönleriyle şahsında topladığı ve Türk milletinin bütünüyle benimsediği "Millî Mücadele Ruhu"nu yakından tanımak, o ruhu hakkıyla hissetmek gerekir." (İsa Kocakaplan)
• “İstiklâl Marşımız, destan ruhlu bir sanatkârın, heybetli terennümüdür.” (Nihat Sami Banarlı)
“Âkif, hiçbir şey yazmamış olsaydı da bize yalnız İstiklâl Marşı’nı verseydi, yalnız bu eseriyle kendisini Edebiyat Tarihimizde ebedileştirmiş olurdu.” (Cemil Sena Ongün)
"Öğretmenler İstiklâl Marşı'nı bütün talebelerine ezberletsinler.
Türk’ün İstiklâl Harbi bir hârikadır; İstiklâl Marşı da o harikânın hârikalı şiiri ve on kıt'a içine sığdırılmış tarihidir." (Abidin Daver)
Mehmed Âkif’in Ruhu şâd, yattığı yer nur, mekânı Cennet-i A’lâ olsun (âmin).