Her karış toprağı tarım alanında değerlendirmemiz gerekirken, maalesef bazıları yüzünden her karışı parselliyor, betonlaştırıyoruz.

İki senede bir tarım bakanı değiştiren Türkiye’de, her yeni gelen kendi kafasına göre program uyguluyor. Sonra da saman ithal ediyoruz.

Yerli otomobil için sevinirken, gübreyi, ilacı dışarıdan getiriyoruz.

Perşembe günü Antalya'da 20-22 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek olan Interfresh Eurasia Yaş Sebze Meyve Fuarı'nın tanıtım toplantısına katıldık.

160’tan fazla alıcı, 18 ülke, en önemli tedarikçi Rusya’dan 2 olmak üzere 7 zincir market temsilcileri fuara katılım sağlayacak. Burada baş aktör meyve ve sebze, ambalaj, depolama, lojistik ve tarım makineleri sektör temsilcileri bir araya gelecek.

Fuara gelen misafirlere, çok farklı bir tanıtım yapılarak, ürünlerin yetiştirildiği tarlalar (alanlar) gezdirilecek. Bir anlamda tecrübe paylaşımı meydana gelecek.

Basın toplantısında bizleri, UYMSİB Başkanı Prof. Dr. Senih Yazgan ve Antexpo Fuarcılık Genel Müdürü Murat Özer bilgilendirdi.

Hem fikir olduğumuz sıkıntı ise, yaşanan ekonomik kriz, fiyatların artışı, girdi maliyetleri, akaryakıt, gübre, ilaç ve döviz istikrarsızlığıydı.

Şu hususun altını çizen Antexpo A.Ş Genel Müdürü Murat Özer, Türkiye yaş meyve sebze pazarında, Avrupa'nın 70 milyar Euro ticaret hacmine ulaşan yaş meyve sebze sektöründen daha büyük pay almak istediğini belirtti ve ekledi, "4 bin 500 - 5 bin firmamız söz konusu. Bunlar Avrupa özelinde, Türkiye ve Akdeniz coğrafyasından düzenli mal alanlar. Bu firmaları ülkemize davet ediyoruz. Hedefimiz yüzde 10'unu getirmek."

Hedefler büyük.

  1. üretici topraktan kaçıyor, hele gençler bu alandan adeta nefret eder hale gelmiş. Sebebi, devlet mekanizmasını döndüren iktidarın tarım alanında eğitim politikalarının olmaması. Şöyle bir bakınca Finlandiya, Norveç, İsveç, Hollanda vs gibi ülkeler daha ilkokula giden çocukları, tarlada, ahırda, deniz kıyısında pratik eğitim vererek yetiştiriyor.

Örneğin Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği (UYMSİB) Yönetim Kurulu Başkanı Senih Yazgan’ın, Türkiye’de bilinçli tarımdan bahsetmesi, yaşadığımız sorunları, kooperatifçiliğin tabeladan ibaret olduğunu gözler önüne seriyor.

***

Mesela, ülkemizden Avrupa’ya meyve ve sebze götüren bir tırın, gümrük beklemeleri olmadan varış süresi 2,5 günmüş.

Sadece domates aldığında fiyatların yukarı fırlamasına neden olan Rusya’ya ulaşma süresi 2,5, Orta Asya'ya yaklaşık 4-5 gün.

Uçak kargolarla ise varış sürelerinin kısaldığını düşünürsek, ülkemizin meyve ve sebze tedarik aksında stratejik bir alanda olduğu ortaya çıkıyor. Böyle iştah açıcı bir bölgede bulunmamıza rağmen, çiftçi ile tüketicinin yüzü bir türlü gülmüyor.

“Tarım üstü açık bir üretim tesisidir” diyen Senih Hoca, Türkiye’nin sürdürülebilir tarım politikası olması gerektiğini gözümüzün içine baka baka söyledi.

Yani, “tarımdan anlamayandan tarım bakanı olmaz” kardeşim demek istedi.

Ve şöyle devam etti:

"Bugüne kadar eksikliğimiz tarımda uzun, orta ve kısa vadede tarım politikamızın eksikliğidir. Tarımsal ürünlerde klasik çeşitlerle devam ediyoruz. Yani bizim üreticimizde şöyle bir alışkanlık var, çeşitlerimizi yenilemiyoruz. Pazar çok hızlı değişiyor. Tüketim alışkanlıklarına hızlı reaksiyon veremiz gerekiyor. Bizim tarımsal süreçte yenilenmeye ihtiyacımız var."

Senih Yazgan hocaya, “bu sene kirazda yaşanan don sıkıntısından dolayı, rekolte düşüşü yaşandı ve ihracatı yapıldı. Şeftali ise dalında kaldı, üretici zarar etti, tüketici ucuza yedi” sorusunu yöneltince, şu cevabı verdi:

“Bundan 5 yıl önce İngiliz bir market zinciri alımcısı ile karşılaştığımda 'sizin çok güzel bir şeftaliniz vardı, ama biz onu artık yemiyoruz' dedi. Neden diye sorduğumda "Artık insanlar, çok hızlı bir yaşam moduna girdi. Sabah kalktığında kahvaltısını arabasında giderken yapıyor. Sizin şeftaliniz son derece lezzetli ve sulu ama yerken ellerinize ve yüzünüze bulaşıyor. Her yerde yenmiyor. Siz o aromayı yeni çeşitlerle değiştirmediğiniz için ne yazık ki pazarınız kapandı."

Figüran olmaya devam edersek,

Yönetmeye talip olmaz, eleştirilere, öneri getirenlere surat asar, “sen bizden değilsin muamelesi” yapmaya devam edersek,

Sulu şeftaliyi de, susuz olanını da, yetiştirecek, bakacak adam, satacak pazar bulamayız.

Evet, tarımda eğitim şart.

Tarım ve hayvancılık yoksa biz yok olacağız.

Konya büyüklüğünde Hollanda, tarım üniversitesiyle, örgütlü kooperatfileriyle yetiştirdiği sebze ve meyveyi daha çiçekteyken aylar öncesinden satarken,

ABD’ye hayvancılık ve tarım alanında kafa tutar hale gelmişken,

Biz ise buğdayı Ukrayna ve Rusya’dan ithal edip, işledikten sonra pasta unu ihraç ediyoruz diye sevinmeyi sürdürüyor, havanda su dövüyoruz, slogan atıp ayağımızın altından kayan toprağın farkına varamıyoruz.

Ne demişti Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci Venezuela ziyareti sırasında, “Hamburger alır gibi yurt dışından yem alıyoruz.”

İşte yaşadığımız durum bu, bazıları koltuktan indikten sonra, bazıları da koltuğa oturduğunda itiraf ediyorlar.