Milyonlarca hane içinde olanların tek derdi ayın sonunu getirmek.
Çocukları okula başlayınca; ekonomik şartlardan, kıskaçlardan dolayı kan kusan babaları da var bu ülkenin.
Özel okullarda, dershanelerde, devletin çatısındaki meslektaşlarıyla aynı dersi verdikleri, daha fazla mesai harcadıkları halde 18- 20 bin liraya mahkum edilen öğretmenlerin feryatlarını, Atatürkçülük ve demokratlık algısıyla etrafta caka satanlar, muhafazakar geçinen şovmenler, göbeğini kaşıyarak eğitimden para kazananları incitmemek için dile getirmezler!
Orada, burada yazlığı, kışlığı, üç yerden maaşı, mütevelli heyeti tıkıştırmalarıyla dünyada cenneti yaşayanlar da öyle!
Bundan 30 yıl önce anne- babalar, evlatları ilkokula başladığında yüzleri güler, farklı duygular içinde olurlardı; şimdi ise tam tersi.
Kahır var, yutkunma ve acı var.
Meslekte 18 yılını doldurmuş, başarılı haberlere imza atmış meslektaşım, kardeşim şöyle haykırdı “ağabey şimdi ayvayı yedik!”
Neden?
Çocuk okula başlıyor.
Sevineceğine üzülen bir baba.
İstisnai kadro ile eşini memur yapan belediye başkanı değil ki.
Cebinde de milyonları yok; çalıştığı kurum, mazlumların, asgari ücret cenderesinde ezilenlerin, 7 bin 500 TL maaş kandırmacasıyla hayal kırıklığına uğrayanların sesini duyururken, kendi çatısı altında asgariye mahkum ettiklerine ölü taklidi yapıyor işte!
Düşünün anne bir firmada çalışıyor, baba gazeteci.
Evlerinin yakınındaki okula gidiyor baba, eğitim saatlerini soruyor; sabah 9.00’da başlıyor 14.30'da bitiyor.
Tamam da bizim mesai sabah 8.00’de başlıyor, akşam 18.00’de bitiyor.
Aldığı cevap şu, orasını siz bileceksiniz.
Tabi işini bilmezsen; iş takipçiliği yapmaz, şaklabanlığı seçmezsen sürün, hem de sürüm sürüm sürün!
Babanın derdi şu, evladını okul çıkışı alacağı kimsesi yok, eşinin anne ve babası dünya değiştirmiş.
Kendi anne babası gurbette.
Yapacağı tek şey var, özel okul.
Kısacası devlet mekanizmasını döndüren iktidarın tuzağı!
Baba birkaç okul kapısı çalıyor, fiyatları soruyor.
Rakam ortada, aldığı maaş belli; özele vereceği ayda 10 bin TL, cebine kalan 4 bin.
Dişlerini sıkıyor, yutkunuyor, 9 ay boyunca özele çalışmak için yavrusunun kaydını yaptırıyor!
Evet, hikaye anlatmıyorum, Bursa’da oluyor bu yazdıklarım.
Alan razı, verene kan kusturan bir sistem!
Ne diyor Bilal Erdoğan, “öğretmenlerin birçoğu memur olmak için öğretmen oluyor.”
Peki, bu liyakatsizliği, sefilliği kim meydana getirdi?
Çatırdamanın sorumlusu kim?
Devletin verdiği etüt parasını beğenmeyen öğretmenlerimiz var bizim!
Derse girmeyenleri de!
***
Akşam gördüğü rüyayla, haftanın iki günü Alinur Aktaş’ı eleştirip, Bursa’ya tek çivi çakamayan, hemşerisini basın ilan kurumuna yerleştiren, meclis üyesi, yetmedi belediye başkan yardımcısı yapan, AK Parti kongresinin ardından ortaya çıkacak tabloya göre hareket edip, belediye başkanlığı için nabız yoklayan Hakan Çavuşoğlu’na, tek söz söyleyemeyen eğitimden gelmiş, şimdi vekil olmuş Selçuk Türkoğlu’muz var!
Büyükşehir belediye reisliği rüyasıyla bazen ne yaptığının farkına varamayan, ağaç kesip elektrikli reklam totemini Şehreküstü’ne kakalayan pek muhterem Mustafa Dündar’ı belediye meclisinde dut yemiş bülbül gibi dinleyip, itiraz edemeyen meclis üyelerimizi unutmak mümkün mü?
Kaybettiği seçimleri kendisi bile sayamayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a seslenip, "yerel seçimi kaybersen siyaseti bırak" pişkinliğinde bulunabiliyor.
Cambazı, üç maymunu oynayanı çok memleketin; haykıranların, canı acıyanların, evladını özel okula vermek zorunda kalan babalar feryadını duyuramıyor.
Sahi Çarşamba’da küf kokan dükkanlarını, dandik evlerini, Suriyeliler yüksek fiyat teklif edince amuda kalkıp kiraya verenler, tersine göçle ilgili tek cümle dilinden, kaleminden düşmeyen, patronu Nilüfer’de 10 milyona kupon daireler satarken susanlar kim, Kamil?
Şöyle bitirelim,
“Ancak temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünebilirler.”
(Ra'd Suresi, 19. Ayet)