Lafa geldi mi medeniyetten söz ediyor ama iş icraata geldiğinde bir birimize selamı bile çok görüyoruz.

Yıllardır tanıdığım bir din görevlisi var; cemaatin sofrasına oturmayı, kıraathanede ikram edilen çayı içmeyi bilir ama mevzu ikram etmeye geldiğinde ölü taklidi yapar. Milletin içinde uyarmama, eleştirmeme rağmen, izzeti nefsine dokunup kendisini düzeltmiyor.

Yine tanıdığım Diyanet’ten emekli başka bir fani var; her seferinde kuşatıcı, kucaklayıcı, enayi yerine konulduğu dedikodularını duyduğu halde gönül sofrasından bereket fışkırıyor.

Acayip bir süreçten geçiyoruz, komşularımızın sayısı azaldı, akrabalar da öyle.

“Aman bu benden borç ister” hesabı, planıyla hareket ediliyor, asansörde bile suratlar asık.

Cenaze merasimleri bile magazinleştirildi. Dünyayla ilişkisi kesilen toprağa verildikten sonra, gelsin cantık ve ayran. Oysa orası yeme, içme yeri değil, düşünmek ve silkelenmek için kocaman bir fırsat alanı. Ne var ki mezarların etrafı plastik kapların işgalinde kalıyor.

Bu rezilliklere, pişkinliklere, çevreyi, kabirlerin etrafını çöplüğe çevrilmesine imam ve müezzinlerin söyleyecek sözü yok mu?

Evet, yok!

Onlar susunca, cemaatin hali bu!

“Komşusu açken, tok yatan” hadisi artık hamasi bir nutuk oldu.

Her gün, Whatsapp’tan Hz. Peygamber’den bir söz paylaşan balıkçıya, ekonomik durumu sıkıntıda olan bir şahsa yardım etmesi için not bırakınca, paylaştıklarını unutan zavallıya dönüşmüştü.

Öyle babalar, anneler tanıdım, üniversitede okuttuğu kızına, oğluna harçlık bile gönderemiyor.

Kolay para kazanmanın yolunu dolandırıcılıkta bulan bazı gençler her gün, “üniversite talebesiyiz, hasta kardeşlerimize yardım topluyoruz” yalanıyla, sorgulamaktan aciz zavallılara sülün Osman gibi davranıyorlar!

Şöyle toplu taşımalara bir bakın, özellikle metro vagonlarına; peçeteler, pet şişeler, kağıtlar.

Çeşitli bahaneler üreten, özel okul talebelerinin yaşlıya, hastaya yer vermemek için yaptıkları ölü taklitleri ve şımarık hareketleri…

Asker ve düğün eğlencesi adı altında gürültü çıkaran, etrafa ateş eden magandaların sayısı azalacağına gün geçtikçe artıyor!

Yürürken etrafa rastgele tüküren, ağaç diplerine çöplerini bırakan, izmarit atanlar; sizler ne utanmaz insanlarsınız ya hu!

Her sözünde küfür olan gençler, yaşlılar.

Metamfetamin kullanımındaki artış, zombi gibi dolaşan şahıslar.

Anne ve babalarını huzur evi denilen açık cezaevlerine bırakanlar, nasılsınız iyi misiniz?

Ezenin korunduğu, ezilenin de gıkını çıkarmadığı acayip bir süreçten geçiyoruz.

Unutmamalıyız ki, menzile 30 milyonluk aracın içindekinin peşinde koşarak varılmıyor. 

Kibir ve cinnet içinde cennete gidilmiyor.

Yapılacak tek şey var; kabre girmeden kalplere giren adımlar atmak…