Hz. Peygamber (s.a.s.) de evlerin temizliğine büyük önem vermiş ve, "Allah güzeldir ve güzeli sever, cömerttir ve cömerdi sever, kerimdir ve kerimi sever, temizdir ve temizi sever. Evlerinizin çevresini temizleyin…" (Tirmizî, edeb, 41.) sözüyle iman edenlere tavsiyede bulunmuştur.
Yaşanan mekânların temiz, sağlıklı (hijyenik) ve dolayısıyla sağlıklı yerler haline getirilmesinde düzenli havalandırma, banyo ve mutfak gibi en çok mikrop barındırabilecek yerlerin her kullanımdan sonra detaylı temizliği, toz tutan yerlerin sıkça tozunun alınması, halıların her gün veya gün aşırı süpürülmesi ve gerektiğinde yıkanması gibi faktörlerin önemli rolü bulunmaktadır. Bunun yanı sıra yaşanan yerlerin mümkün olduğunca genişlik ve ferahlık hissi veren, güneş alan, tertipli, düzenli ve aydınlık yerler olması insanlarda sağlayacağı olumlu psikolojik etki bakımından da önemlidir.
Kılık-kıyafet temizliği nasıl olmalı?
Kur’an’da müminlerin üzerlerine giydikleri kıyafetlerin de temiz olmasının gerekliliği haber verilmiştir. Ayette şöyle bildirilmektedir:
“Elbiseni temizle. Pislikten kaçınıp uzaklaş.” (Müddessir Sûresi, 4-5.)
Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in bu konudaki bir hadisi ise şu şekildedir:
“Elbiselerinizi yıkayınız, tıraş olunuz, dişlerinizi temiz tutunuz, güzel ve temiz olunuz”. (Muhtar-ül Ehadis 202.)
Kıyafet temizliğinde dikkat edilmesi gereken ayrıntılardan bazıları ise; her gün giysilerin değiştirilmesi, giysilerin ve giysilerin bulunduğu dolapların havalandırılması, ayakkabıların her zaman temiz bir görünüme sahip olması, kıyafetlerin estetik yönünün de dikkate alınması, dışarıda giyilen ve gün boyunca muhtelif şekillerde kirlenmeye açık kıyafetlerin ev ortamına gelindiğinde ev giysileriyle değiştirilmesi gibi örneklerdir.
Yiyeceklerdeki temizlik nasıl olmalı?
Mü’minlerin, titizlik gösterdikleri bir başka konu da yiyeceklerin temiz olanlarını seçmeleridir. Bu, Allah’ın Kur’an’da mü’minler için bildirmiş olduğu bir emridir. Bu konunun bildirildiği pek çok ayetten birkaçı şöyledir:
“… Size rızık olarak verdiklerimizin temizinden yiyin (dedik)…” (Bakara Sûresi, 57.)
“Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır.” (Bakara Suresi, 168.)
Allah mü’minlerin temiz yiyecekleri seçtiklerini Ashab-ı Kehf’in haber verildiği kıssada da bildirmiştir. Âyetlerde Kehf Ehli’nin alışverişte temiz yiyeceklere yöneldiği şöyle haber verilmiştir:
“… Dediler ki:
“Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin” (Kehf Sûresi, 19.)
Yukarıda verilen örnekler yaşam boyunca insanın karşılaşabileceği çeşitli durumlardan yalnızca bir kısmına ilişkin detaylardır. Elbette ki örnekler çoğaltılabilir ve kapsamı genişletilebilir. Ancak yer, zaman ve kişilere ilişkin faktörler ne olursa olsun asıl olan her zaman ince düşünce olmalıdır. Mü’min, karşılaştığı her yeni durumu Kur’an ahlâkının gerektirdiği derin ve şuurlu bakış açısıyla değerlendirecek, en doğru ve en temiz olanı Allah’ın izniyle bulacaktır.
Yaşanan ortamların temizliği nasıl olmalı?
Kendilerini ve giyimlerini temiz tutan Müslümanlar, aynı şekilde yaşadıkları ortamların düzenine de son derece titizlik gösterirler. Kur’an’da bu konuda verilen örneklerden biri Hz. İbrahim ile ilgilidir. Allah, Hz. İbrahim’e Kâbe’yi, orada ibadet edecek olan müminler için temiz tutmasını emretmiştir:
“Hani Biz İbrahim’e Evin (Kâbe’nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman (şöyle emretmiştik):
“Bana hiçbir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükûa ve sücuda varanlar için Evimi tertemiz tut.” (Hac Sûresi, 26.)
Mü’minler mekânlarını temiz tutmalılar
Âyetin ifadesinden de anlaşıldığı gibi, Allah bu temizliğin öncelikle o mekânı kullanacak ve orada Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla ibadet edecek olan kimseler için yapılmasını bildirmiştir. Bu nedenle müminler de aynı Hz. İbrahim (a.s.)’in uyguladığı gibi, Allah’ın bu buyruğu doğrultusunda, yaşadıkları mekânları temiz, estetik ve göze en hoş gelecek şekilde muhafaza etmelidirler.
Öte yandan Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de, içinde Kendi adının anılmasına izin verdiği evlerde bir nur olduğunu haber vermiştir. (Nur Sûresi, 36.) Bu yönüyle iman edenlerin yaşadık-ları, çalıştıkları, bir araya gelip ibadet ettikleri, Allah’ı zikrettikleri tüm mekânlar bir mescit niteliğindedir ve Allah’ın nurunu taşımaktadır.