Kimse kusura bakmasın ama…

Bundan 22 sene önce de hukuk sistemimiz, kimi kimsesi olmayanlarla, dayısı, amcası olanlara farklı tarifeler uyguluyordu!

Aradan yıllar geçti,

Ucubelikten şikayet edenler iktidar oldu ama değişen bir şey yok, vicdanlar yine yaralı, anneler yine gözyaşı döküyor.

Nasıl mı, gelin hep beraber bakalım.

Daha bir yıl bile olmadı.

Bursa’da.

Karantinada olması gerekirken, ağabeyinin ehliyetiyle trafiğe çıkan, alkol sınırını aşarak aşırı sürat yapan 23 yaşındaki R.T.K, direksiyon hakimiyetini kaybedince önünde seyreden araca çarptı.

Otomobilin içinde bulunan 20 yaşındaki Ceren Özkükner, çarpmanın etkisiyle araçtan fırladı ve feci şekilde can verdi.

Bunun adına vicdanlarda da, hukukta da cinayet deniyor.

R.T.K, gözaltı, ifade ve sonrasında çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevini boyladı.

Neden; bir insanın ölümüne sebep olduğu için.

Başka, alkollü olduğu için.

Sonra yargılama başladı, günler ayları kovaladı.

180 kilometre hızla çarptığı arabadaki geç kızı öldüren 2.53 promil alkollü kişi, Bursa 16. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki 4’üncü karar duruşmasının ardından serbest bırakıldı.

R.T.K  mahkeme yargıcına, arkadaşıyla tartıştıktan sonra alkol aldığını, yakın zamanda annesini kaybettiğini ve psikolojisinin bozulduğunu, yolda uyuya kaldığını “Çok pişmanım keşke ben rahmetli olsaydım, ailem tahliye olmamı bekliyor" şeklinde savunma yaptıktan sonra hakim,

Bir insanı hayattan koparan bu şahsı serbest bırakmış.

Ne güzel savunma, psikolojim bozuldu, arsa da su çıktı, evde tüp patladı!

Şimdi sayın yargıca sormak gerekirse…

O araçtan fırlayan sizin kızınız, akrabanız olsaydı, yine aynı kararı verir miydiniz?

Yaşamını yitiren Ceren Özkükner, Bursa Valisi Yakup Canbolat’ın evladı olsaydı, yine böyle bir neticeye varabilir miydiniz?

Veya…

Sayın yargıç, Ceren, AK Partili bir milletvekilinin çocuğu olsaydı kararınız ne olurdu?

Acaba,

Birçok suç, delil bulunan bu hadisede, sanığın serbest bırakılması için ne gibi hafifletici sebepler ortaya çıktı?

***

Verilen kararın, kamunun vicdanını yaraladığı gibi, kolu, kanadı kırılmış, kimi, kimsesi olmayan Ceren’in annesini kahrettiğinin farkında mısınız?

12 yıl hapis cezası verip, bir canı yok eden kişiyi, daha bir sene dolmadan tahliye etmek hakikaten çok üzücü, incitici.

Bakın tahliye sonrası acılı anne Güzel Özkükner ne demiş, "Geçtiğimiz yıl 23 Ekim’de, korona virüs teşhisi konulan alkollü sürücü, karantinada olması gerekirken direksiyon başına geçip yüksek hızla kızımın ve kuzenin bulunduğu otomobile çarpıp ölümüne sebep oldu. Kızımın bulunduğu otomobile çarpan alkollü sürücü olay yerinde polise ehliyeti olmadığı için abisinin kimliği vermiş. Kullandığı otomobil de kendisine ait değil. 4.cü duruşmaya da girdik. Alkollü sürücü 4 duruşmada da sevgilisiyle tartıştığını alkol aldığını ve içeride çok kaldığını beyan etti. Fakat ben mahkemede adaletin yerini bulmasını çok istedim. Ancak daha 1 yıl yatmadan tahliyesine karar verildi. Evladımın ölümüne sebep olan kişinin alacağı ceza bu kadar mı?"

İşte böyle,

Canın sıkılsın, alkol al, ehliyetsiz araç kullan, öldür, 1 senede az cezaevinde yat, sonra tahliye ol!

Hatta bu iş o kadar su götürür vaziyet aldı ki, birisini öldürmeyi kafasına koyan birilerine yol açıyorsunuz, haberiniz var mı?

Ne güzel memleket, Ahmet’e başka hukuk, dayısı olana bambaşka!

Gazeteci Abdurrahman Dilipak’ın 90’lı yıllarda sık sık dillendirdiği şu sözünü bir kere daha hatırlatmak istiyorum, “Adalet benim kaynanamın ismidir.”

Keşke bedeni paramparça olan Ceren’in amcası Adalet Bakanı Bekir Bozdağ olsaydı.

Öyle değil mi, Kamil?

Bitirirken, 

Yaratıcımız idarecilere de, bizlere de şöyle uyarıda bulunuyor,

“Ehl-i kitaptan öyleleri var ki, Allah'a, hem size indirilene, hem de kendilerine indirilene tam bir samimiyetle ve Allah'a boyun eğerek iman ederler. Allah'ın âyetlerini az bir paraya satmazlar. İşte onlar için Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk olandır.”

Ali- İmran 199.