Gâzi Osman Paşa, 1832 yılında Tokat’ta doğdu. Adı Türk Tarihi’ne altın harflerle yazılan ve Plevne savunması olarak bilinen müthiş savunmanın kahramanıdır. Zaten Gâzi Osman Paşa adı ile Plevne adı aynı anda anılmaktadır. Plevne’yi savunan Gâzi Osman Paşa ve askerleri, sayıca ve silahça kendilerinden kat kat üstün olan Rus kuvvetlerine karşı akıl almaz bir savunma örneği gösterdiler.

  Plevne, Kuzey Bulgaristan’da bulunan bir Türk kalesi idi. 1877-1878 Türk- Rus savaşı sırasında, Gâzi Osman Paşa çok az sayıdaki askeriyle bu kaleye sığınmış ve bütün imkânları tükeninceye kadar kaleyi savunmuştur.

   Çok kolay bir zafer kazanacaklarını zanneden Rus birlikleri, karşılarında Gâzi Osman Paşa ve askerlerinin sağlam ve kararlı savunmalarını görünce, Plevne önünde duraklamışlardır.   Hiçbir Rus subayının başarı elde edememesi sonucu, Rus Çarı 2. Aleksandr cepheye gelerek komutayı ele almıştır.

   Yüzlerce Rus topu günlerce Plevne kalesini bombalamış, yedek Rus birlikleri de savaşa katılmış, hatta Romanya Prensi’nden bile yardım alınmış, fakat Plevne kalesi ele geçirilememiştir.

   Aylarca süren bu kuşatmadan sonra, Gâzi Osman Paşa ve askerlerinin durumu zorlaştı. Plevne kalesinde cephane azalmış, yiyecek ve içecek tükenmiş, yaralı askerleri tedavi edecek ilaç kalmamış ve Ruslar bütün yolları tutmuşlardı...

   Gâzi Osman Paşa, her türlü zorluğa rağmen teslim olmuyor, Plevne’yi kanlarının son damlasına kadar koruyacaklarını haykırıyordu. Bu sırada Osmanlı Padişahı 2. Abdulhamid tarafından, Osman Paşa’ya “Gâzilik” unvanı verilmişti. Bu iltifatta askerlerimizin maneviyatını çok kuvvetlendirmiştir.

   Son olarak büyük hücuma geçen Rus kuvvetlerini de püskürten Gâzi Osman Paşa, artık çare kalmadığı için kıyaslanamayacak kadar sayı üstünlüğü olan Rus kuvvetlerini yarıp geçme ümidi ile kaleden dışarı çıktı. Kanlı çarpışmalar oldu. Gâzi Osman Paşa’nın atı vuruldu. Kendisi de sol dizinden yaralandı..

   Nihâyet Ruslar, Türk askerlerini teslim aldılar. Çar 2. Aleksandr, büyük bir sabır ve kahramanlık örneği gösteren Gâzi Osman Paşa’yı büyük bir törenle kabul etti. Kılıcını almadı:

 “-Hiçbir kimse bu kılıcı sizden almak hakkına sahip değildir. Bu kılıç, dünya durdukça adınıza şeref ve şan verecektir” dedi.                                                   

   Gâzi Osman Paşa’ya esir muamelesi yapmadılar. Aylarca Rus toprakları üzerinde gezdi, dolaştı. Yapılan sulh anlaşmasından sonra İstanbul’a dönmesine izin verildi.

   İstanbul’a gelen Gâzi Osman Paşa, bizzat Osmanlı Padişahı 2. Abdulhamid tarafından ve halkımızın coşkun tezahüratlarıyla karşılandı. Kendisine, zamanın en büyük rütbelerinden biri olan “Mâbeyn Müşâvirliği” rütbesi verildi. Mâbeyn Müşâviri, törenlerde Padişahın arabasında ve karşısında otururdu.

   Ömrü boyunca samimi ve dindar bir Müslüman olarak yaşayan Gâzi Osman Paşa, devlete çok büyük hizmetler yaptıktan sonra 1900 tarihinde İstanbul’da vefat etti. Nâşı, Fatih Cami-i Şerîfi avlusundaki kabristana defnedildi. Kabri üzerine Padişah tarafından bir türbe yaptırıldı.

   Milletimiz, Gâzi Osman Paşa ve Plevne’nin adını marşlarla ölümsüzleştirdi. Hemen hepimizin ezbere bildiği “Tuna Nehri Akmam Diyor!” Marşı, Plevne savunması esnasında askerlerimizin gösterdiği kahramanlıklar dolayısıyla söylenmiştir. 

    Asırlarca Yüce Dinimiz İslâmiyet uğrunda mücadele eden ve bu uğurda şehit ve gâzi olma şerefine erişen bütün kahramanlarımızı hayırla, şükranla ve minnetle yâd ederken, sizlere Plevne kahramanları için söylenen marşı bir kez daha hatırlatmak istiyorum:

 PLEVNE MARŞI

Tuna nehri akmam diyor

Etrafımı yıkmam diyor

Şanı büyük Osman Pasa

Plevne'den çıkmam diyor

Düşman Tuna'yı atladı

Karakolları yokladı

Osman Paşa'nın kolunda

Beşbin top birden patladı

Kılıcımı vurdum taşa

Taş yarıldı baştanbaşa

Askerinle binler yaşa.

Nâmı büyük Osman Paşa.

NOT: Merhum Gazi Osman Paşa, istanbul Fatih Camii'nde medfûn olup; hâtırası ise daima kalbimizdedir. Allah (c.c.) rahmet eylesin. Makamı cennet olsun (âmin)!