İyi insan olabilmek için, iyiliğe dokunmak, mazlumun, yetimin, öksüzün, sofrasına et girmeyenlerin, kamburu çıkmış olanların derdiyle dertlenmek gerek.
Aslında marifet, sokakta kendi karnını doyurmak değil; asil olan sokakta kalanları doyurup açlıktan kurtarmak olmalı.
Yılanların yürüdüğü, insanların süründüğü acayip bir zamandayız.
Birçoğumuz maddi ve kültürel anlamda fakirleşti.
Kimse kusura bakmasın ama artık bayramlar tatile döndü, komşular, dostlar, akrabalar unutuldu.
Kurban kesip, aylarca sofrasında et görmeyenlerle paylaşması gerekenler, derin dondurucularla samimiyet kurdular!
Elbette böyle yapmayanlar da var.
Sofraları şenlendiren, yaptığı iyilikleri uzun yıllar kendi eşinden bile saklayan,
Bizim Bursa’mızın kıymetlisi Ali Aydoğdu gibi.
Kendisini dün sonsuzluğun sahibi olan Rabbimize yolcu ettik.
Ali ağabey, bizim meslekte tanıdığım ender insanlardandı.
Dürüsttü, paylaşmayı severdi.
Kalbi yüzü gibiydi.
Her devrin değil, her devirde adamdı.
Şımarık değildi.
Saymakla bitmeyecek kadar örnek alınacak o kadar çok halleri vardı ki...
Aynı gazetede çalıştığımız dönemde ve öncesinde de kimsenin bilmediği samimi diyaloglarımız oldu.
Dile kolay 12 yıl boyunca, yurt içi ve yurt dışı gezileri hariç her hafta kimseciklerin fark etmediği şekilde buluştuk Ali ağabeyle.
Tabi şimdi sebebi neydi diye soracaksınız...
İyilik, sadece iyilik!
Bir gün Kültürpark’ta çay sohbeti yaparken Ali Aydoğdu’ya, geçmişte yaşanmış hikayeden bahsettim. Çok etkilenmişti, gözleri yaşarmış ve şu sözleri mırıldanmıştı, “Elimden geldiği kadar ben, maddi durumu iyi olan tanıdığım birkaç kişiye de söyleyeceğim; garipleri, fakirleri, öksüzleri, öğrencileri sevindirelim. Bu işi sen yapacaksın ama kimse bilmeyecek. Hatta ne senin ne de benim eşim bilmeyecek. Ben senden önce ölürsem o zaman yazarsın” demişti.
Büyükorhan’ın Kayapa’sından çıkıp Bursa’ya gelen Ali Aydoğdu ağabeyimle bazen her hafta bazen 15 günde bir buluştuk.
Bana topladığı paraları verir, tespit ettiğimiz garibanları, öğrencileri, öksüzleri, evinin kirasını vermekte zorlananları, evladını evlendirmek isteyenleri, çocuklarına bayramda kıyafet alamayan anneleri, evine kurban götüremeyen babaları sevindirdik.
Bu süre içinde asla suiistimale geçit vermedik.
Almaktan çok vermenin insanı mutlu ettiğini, paylaştığımız kişileri Ali Aydoğdu’ya anlatırken bir kez daha o hazzı yaşadık. Yapılanları sadece Allah bildi; hepsi kimseye gösteriş yapılmadan, tribünlere oynamadan gerçekleşti.
Ve güzel insan, iyilik adamı Ali Aydoğdu, dünya sürgününü tamamlayıp, arkasında aldığı binlerce duayla ebedi aleme göç etti.
Ben ahir zamanda kahır günlerini iyiliğe çeviren bir adam tanıdım.
Kendisine verdiklerimi anlatırken yüreği dışarıya fırlayacakmış gibi sevinen bir faniydi.
Kibri, kini, hasetliği ayaklarının altına alan, geride gözü yaşlı bir eş bırakarak göçtü Ali Aydoğdu ağabeyim.
Merak edenler için şu hususun altını çizeyim, Aydoğdu ağabeyin bana teslim ettiği paralar servet niteliğinde değildi ama gönülleri kuşatacak kadar kıymetliydi.
Allah rahmet etsin, mekanı cennet olsun.