Gel de imrenme, kıskanma…
Konya büyüklüğündeki, çalışkan insanlar sayesinde tarımla büyüyen Hollanda’yı.
Dünyayı etkisi altına alan Korona virüs salgınına ve bu hastalığın ortaya çıkardığı ticari şaşkınlığa rağmen ihracatta yine parmak ısırttı.
2021 yılında sular ülkesinin ihracatı 116,3 milyar dolar olmuş.
Hollanda, üretim yapan çiftçilerine her türlüğü desteği verirken, faiz tuzağı, kumpası kurmuyor. Vatandaşına, aldığı vergileri, yine halkına dağıtarak güven sağlayıp, ABD’ye ihracatta kafa tutuyor.
Peki, Türkiye 2021 yılında tarım alanındaki ihracat yapmış mı?
Yok!
Sadece gıda ve içecek sektöründe 13,8 milyar dolar ihracat yapılmış.
Ne acı değil mi, “bir Türk dünyaya bedel” sloganıyla avutulan bir milletin köylüsünün tarlaları, traktörleri bankalara hacizli!
Diğer tarafta ise,
Hollanda, 116, 3 milyar dolarlık ihracatının 68.3 milyarlık kısmını kendi topraklarında üreterek başarmış. 33,2 milyar dolarlık kısmı ise ithal hammaddelerin işlenerek ihraç edilmesinden elde edilmiş.
Ne üretmiş de satmış Hollandalılar; süs bitkileri. Bunların içinde lale de var.
Adamlar sadece çiçek ihracatından 11 milyar dolar gelir elde etmişler.
Çevredeki AB ülkeleri başta olmak üzere, ABD’ye süt, peynir, meyve, sebze, kırmızı et pazarlamışlar.
7 yıl sonrasını planlayan, hayvancılık yapanların tamamında arazi olduğu ve bilinçlendirildiklerinden dolayı, hayvanlarına yedirdikleri yem, saman, yonca, tarlalarında üretiliyor. İthal edilen yok.
Tabi, girdi maliyetlerinde en ufak bir artış olsa bile devlet mekanizmasını çalıştıran iktidar anında desteği veriyor. Çünkü köylünün, çiftçinin yüzünün gülmesi, üretimi arttırması demek, Hollanda’nın kazancı demektir.
Böyle olunca ne oluyor biliyor musunuz?
Hollandalılar doğdukları şehirlerde, köylerde karnı doyuyor, üretim yapıyor ve para kazanıyorlar.
Her şey planlı, programlı olduğundan dolayı, ihracatta rekor kırılırken, iç piyasada da fiyatlar artmıyor. Emeklisi, işçisi, memuru ayın sonunu, faturaları düşünmüyor, gençleri Almanya’ya, Belçika’ya, Portekiz’e gitmeyi hayal etmiyor.
Gerçek adalet ve kalkınma da böyle bir şey işte, Kamil!
***
Anadolu’dan 80 yıl önce topladıkları inekleri çeşitlendiren Hollandalıların tarımda meydana getirdiği mucizenin en büyük payı Wageningen Tarım Üniversitesi’ne ait.
Sürekli kendini yenileyen tarımın bilim yuvasında otuz altı farklı yüksek lisans programı ve iki çevrimiçi yüksek lisans programı sunulmakta. Ayrıca doktora programları ve 10 farklı araştırma enstitüsü ile sektörde çalışanlar için özel eğitimleri mevcut.
- Hollanda, halkını tarımla ilgili bilinçlendiriyor, her alanda eğitiyor.
Bizim Tarım ve Orman Bakanlığı ise Konya’da tarım verimliliğini arttırmak için suya pek ihtiyaç duymayan buğday ekilmesini teşvik etmesi gerekirken, suyu çok seven mısır ekimini pof pofluyor.
Sonra ne mi oluyor, maliyetler artıyor, kocaman kocaman obruklar oluşuyor.
Bu ülkenin çiftçisi mazot, gübre, yem zamlarından dolayı tarlasını ekecek mecali kalmadığını sağır sultana duyurmalarına rağmen,
Hayvancılık yapanlar süt ineklerini kesime gönderirken,
Bekir Pakdemirli ve etrafındaki tarımdan anlamayan bürokratlara feryatlarını bir türlü duyuramıyorlar.
Bir tarafta küçücük toprak parçasında, liyakati öne çıkarıp, dışa bağımlılığı ortadan kaldıran Hollandalılar, diğer tarafta ise traktörü, tarlası faiz müesseseleri tarafından haciz edilen Türkiye’deki çiftçiler.
Milyonlarca metre kare toprağımız ekilemez hale getirilmesi kahredici.
Hele Rusya’dan buğday ithal edip, un yapıp ihracat ediyoruz diye sevinenlerin, devletin kasasına zor şartlarda milletin koyduğu parayı dövize çevirip, “biz ekemedik siz yiyin” demeleri, ne hale geldiğimizi gösteriyor.
Hiç,
Üretim yaparak bedelini ihracatla alan, kazanan Hollandalılarla,
Dağa, taşa slogan yazmayı marifet sayan, ayın sonunu getiremeyenlere gözyaşı döktürenler bir olur mu, Abidin?