Kumar, uyuşturucu, fuhuş ve yalan her yanımıza istiflenmiş vaziyette.

Bir sanatkarla sohbet ederken şu acıtan, kanatan sözü sarf etmişti: Artık ticarette  tek geçerli akçe yalan oldu, güzel yalan söyleyen parayı kapıyor, abi.

Acayip bir yıkılma, çözülme, çürüme sürecinden geçiyoruz.

Onlarca eğitim yuvasında ahlak ve maneviyata dikkat çekiliyor ama nafile!

Bursa’da son bir yılda görevden alınan Milli Eğitim Müdürü sayını hatırlayanınız var mı?

Finlandiya’da, İsveç’te Kur’anı yakanlara tepki göstermek için sıraya girenler, Egemen Bağış Allah’ın ayetiyle alay ettiği halde, büyükelçi yapılırken patinaj yapmalarını hatırlayınca yüreğim acıyor.

Herkesin bir adamı var bu ülkede; sağcısının, solcusunun, Kemalist’in, muhafazakârın.

O adamlar günah işlese de, beton yığınları dikse, insan öldürse de hiç gıkları çıkmıyor.

İktidara acayip eleştiriler getiren, akaryakıt zamlarını bidon eşliğinde tepki gösterenler dahi kendi partilerindeki tacizciye sus pus oluyorlar!

Sonra kalkıp, okullarda, dershanelerde  yemeli- içmeli  demokrasi ve uzlaşma mahabbetleri yapıyorlar!

Vali Yakup Canbolat, Kur’an Kursu açılışına gitmeyi akıl ediyor ama Somuncu Baba’nın şehrinde, Osmangazi Metro istasyonu civarında fuhuş, kumar, ayaküstü dolandırıcılığı dünya gözüyle izlemeyi düşünemiyor!

Sanal kumar öyle fena hale gelmiş ki, gençleri, yaşı 40-50 civarında olanları mahvediyor, aileler parçalanıyor.

Bakıldığında çok masum gördüklerimiz, birer suç makinası, kumar müptelası olmuş.

Trafikte, kaldırımda, sokakta, caddede, toplu taşımada kavgalar, saygısızlıklar, şımarıklıklar zaten kürsünün en tepesinde!

Çalıştığı işyerine ihanet eden, arkadaşlarının içtiği çayların parasını adisyona 5 yerine 1 tane yazan bir nesille karşı karşıyayız!

Bursa’da otomobil kiralayan adama araca zarar verdiği gerekçesiyle işkence yapan, makasla “kulağını keseriz” tehdidinde bulunan, yüzüne havlu kapatan şebeke, adaletten, adalet bekleyecek kadar pişkinleşiyor!

İstanbul Esenyurt’ta tekel bayisi olan esnafı işyerinde darp eden, 2 kişiyi öldüren çete, bu ülkeye İsviçre’den gelmedi…

Temmuz bitti, Ağustosa merhaba diyoruz.

Karpuzun kilosu neden 10 ile 12 TL bandından aşağı düşmüyor, Kamil?

Sokak kedilerinin kimyasını hazır mamayla bozup, para kazanma derdinde olan mamacıların tuzaklarına düşenler, kafanızı kaldırın da etrafınıza bir bakın.

Kuzu, koyun gezdirene acayip acayip bakanlar, köpek gezdirenlere şirinlik yapıyor!

Biliyor musunuz, bir zaman önce Tarım Bakanımız vardı, adı Ahmet Eşref Fakıbaba idi. AK Parti’den istifa etti, masayı dağıtıp geri dönen Meral ‘aplanın’ partisine paraşütle iniş yapmıştı. “Sırbistan ve Bosna Hersek’ten karkas et getireceğim, fiyatları düşüreceğim” demişti.

Fiyatlarda değişen bir şey olmamıştı. Şimdi Polonya’dan taze sığır karkası ithal etti bakanlık. Sebebi ney değil, tabi zurna da, fiyatları düşürmek! Sizce düşer mi?  Düşen belli,  sürünen belli, düşürülen belli.

Üreticiye destek verme, süt inekleri kesime giderken seyret. Konya ovasına buğday yerine mısır ektirip yeraltı sularını kurut, obrukların oluşmasına sebep ol,  sonra ithalat yaparak, vatandaşa ucuz et yedireceğiz havasını bas! Hadi oradan, hadi!

Haberiniz var mı bilmiyorum ama ben duyunca çok üzüldüm, kahroldum. Artık Gürcistan’dan Hopa’ya gece hayatı için geliyormuş Gürcüler. Gündüz alışveriş, gece fuhuş!

Yurt dışında, Google’da en çok aratılanlar arasında Türk kızları kelimesiymiş!

34 yıl önce Kapıkule’den giriş yapıp Edirne’deki pazarlara getirdikleri ürünleri satan Bulgarlar, şimdi ciğer yemeye, market raflarını boşaltmaya geliyorlar! Sen, aldığın asgari ücretle, emekli maaşınla İstanbul’a bile gidemiyorsun, gülüm.

Allah’la alay eder gibi, tövbeler iptal oldu diyenlere gıkını çıkarmayanlar, Nilüfer ilçesi betonlaştırılırken susan sözde sosyal demokratlar, dikey mimarinin mimarlarına kızmayın, gücenmeyin…

Sağımızdan, solumuzdan münafıklık ve riyakarlık fışkırıyor ve sen susuyorsun.

Maalesef, 

Yaşayan ölülere döndük, akaryakıta tarihi zamlar yapılıyor, bireysel eylemi bile düşünemiyoruz. Hep birlikte çürüyoruz, yok oluyoruz.

Dücane Cündioğlu’nun şu sözüyle bitiriyorum: Toplumsal yaşamın en yıkıcı yanlarından biri, samimiyet ile riyakarlığı, zeka ile kurnazlığı, dürüstlük ile kabalığı ayırma güçlüğüdür.