Büyük yıkımın üzerinden 17 gün geçti.
Artçıların yanında, geçen gün Hatay’ı 6,4 salladı, korkuttu, hasarlı binaları yerle bir etti.
Yardımseverler, yere düşenin elinden tutmak isteyenler, kurum ve kuruluşlar deprem bölgesinde yaraları sarmaya çalışıyor.
Meydana gelen yıkımdan tarım ve hayvancılık da olumsuz yönde etkilendi.
Yapılan gıda yardımları üst düzeyde olduğunu gözlemliyoruz ama bu sorun sadece yardımla çözülmesi mümkün değil. Ülkemizin gıdaya ulaşması, üretmesi de kocaman bir gerçek. Dolayısıyla tarım ve hayvancılıktaki üretim, imalat devam etmesi gerekiyor.
Malum enkaz altında çiftçinin ekim yapmak için kullandığı ve zarar gören traktörü, pulluğu, makineleri kaldı. Hükümet köylünün zararının karşılanacağını duyurdu.
Ama,
Bölgeden bazı aksaklıkların yaşandığı yönünde haberler geliyor.
Mesela kötü niyetli, karaktersiz kişiler, “siz artık burada üretim yapamazsınız, satın tarlanızı, şehirden daire alın köyünüzü terk edin” diyorlarmış.
Aynı zamanda görev yapan meslektaşlarım, hayvancılık yapanların başına da ‘akbaba’ gibi üşüşen simsarlar olduğunu söylemişti. Evini, aşını, işini kaybeden köylünün yem yediremediği için elinde kalan dana, tosun, koyu ve keçisini düşük ücretle satın aldıklarıyla ilgili bilgiler vermiş, haberler yapmışlardı.
***
Maalesef,
Hayvancılık yapanlar, yem tedarikiyle ilgili sorunlar yaşıyorlar.
Bizler, makarna, bulgurla karnımızı doyurabiliriz ama hayvanlar için durum biraz farklı ve daha zor.
Kesinlikle samana, yoncaya, arpaya ve yeme ihtiyaçları var.
Buradan yola çıkarak, kırsalda evleri yıkılanlarla ilgili acil adımlar atılmalı, öncelik tanınmalı. Sebebine gelince, yukarıda belirttiğim gibi üretimin devam etmesi lazım.
Acı ve keder, atılacak pratik adımlarla sevince dönüştürmek çok zor değil.
Örneğin, Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Gaziantep, Malatya gibi şehirleri terk edenler, teşvikler kapsamında kendi memleketlerinin köylerinde, mevcutlarla birlikte hayvancılığa ve tarıma dahil edilmeli. Bu sayede, hayvancılıkta yaşanan gerileme duracak, üretim artacak. Köyde yaşamın kıymeti anlaşılmış olacak.
Depremin yıktığı farklı kentlere giden önceki dönem Tarım ve Orman, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik de, bölgeyi tanıyan, tecrübeli bir isim olmasından dolayı, öncülük yapmalı.
Hatta Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşüp, kısa süre içinde başlanması planlanan inşaat çalışmalarının köylere öncelik verilerek yapılmasının önemini anlatmalı. Ahırı yıkılan, hayvanları enkaz altında kalan, yem bulmakta zorlananlara umut olmalı.
Geçenlerde Hatay’da doğup büyüyen bir depremzedeyle karşılaştığımda bana şunları söylemişti, “Hemşerilerimin çoğu köylü. Başka şehirlere gitmemeleri için kırsalda istihdam edilmeliler. Köylerinde barındırılmalılar. Böylelikle yeni bir iş sahası açılır, kentin karmaşasından kurtuluruz, hayvancılıkta ciddi üretim artışı olur. Aynı zamanda doğdukları, büyüdükleri toprakları terk etmemiş olurlar” demişti.
Dolayısıyla,
Özellikle hayvancılık yapanların acil isteği olan yem desteği kısa süreli değil uzun vadeli olması sağlanmalı.
Duyarlı STK ve ülkesinin üretimi için çırpınanlar Allah’ın sessiz kullarının feryadını duymalı, onları doyuracak girişimlerde bulunmak için dağları, bayırları aşmalılar.
Aynı zamanda, hayvan desteği için de köylüye sevinç çığlıkları önünü açacak girişimlere hız verilmeli.
Çünkü Rabbimiz bizlere zorluğun ardında kolaylık olduğunu söylerken aynı zamanda uyarıyor; zenginleri, varlıklı olanları, yaptırım gücü olanları da silkeliyor, laf yerine icraat istiyor.
O zaman İnşirah Suresi’ni hatırlatarak bitirelim:
“Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi?
Ve ağır yükünü kaldırmadık mı?
O senin sırtını ezen yükünü.
Senin şanını yükseltmedik mi?
Şüphe yok ki, her güçlükle birlikte bir kolaylık vardır.
Evet, her güçlükle birlikte bir kolaylık vardır.
Öyleyse (işlerinden) boş kalınca, hemen (ibadete) dur.
Ve yalnız Rabbine yönel.”
Vesselam…