Komşu olmasak da, her gün televizyon ekranlarında İtalya’da coronavirüs yüzünden hayatını kaybedenlerle ilgili haberleri son dakika olarak izliyoruz.
İran’da ise durum daha vahim, hapishanelerde hükümlü ve tutukluları bile serbest bıraktılar.
Ülkemizde yaşayan duyarlı akademisyenler, ölü taklidi yapmayan, aman ben konuşursam başıma çorap örerler demeyenler Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a “cemaatle namazı yasaklayın, tehlike çok büyük, zaten cami cemaati 60 yaşın üzerinde” dediklerinde hain ilan edilmişlerdi.
Hatta bu ifadeleri kullananlara, ‘birilerinin paralı askeri, üst aklın piyonu’ yakıştırmaları yapılmıştı.
Dün, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, yanına aldığı din üst kurul üyeleriyle birlikte açıklama yaptı.
Ve şu ifadeleri kullandı: ‘Coronavirüsün yayılma riskine karşı, virüsün yayılma tehlikesi ortadan kalkıncaya kadar cami ve mescitlerde cemaatle namaza ara verilmiştir.’
Bu şu anlama geliyor, toplu ibadete ara!
Peki, geçtiğimiz hafta Cuma hutbesinde teşkilatın maaşlı memurlarının eline tutuşturulan hutbede çevre temizliğine dikkat çekilmiş, yaşlıların evde namaz kılabilecekleri hatırlatılarak etliye, sütlüye dokunmayan telkinlerde bulunulmuştu.
Sanki o günlerde virüs yoktu?
Sanki o günlerde, camilere virüs giremeyecekti!
Ne acayip değil mi?
Kendi başına karar vermek için felaketin büyümesini bekleyen bir kurum!
***
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, neredeyse günün her saati çağın vebasıyla ilgili açıklama yapıp aldıkları önlemlerle ilgili konuşurken, bu ülke insanının derdinle dertlenemeyen Diyanet’in aklı sonradan başına geliyor!
Peki, Diyanet, coronavirüsten müminleri korumakta neden gevşek davrandı?
Veya kimden çekindi?
Yoklayın hafızanızı Suud bir süreliğine de olsa Kabe’yi ibadete kapatmadı mı, umre ziyaretlerini iptal etmedi mi?
Müminler açısında bakıldığında bu tedbirler çok sertti ama Suud taviz vermedi!
Bitmedi, Mısır, Lübnan Kuveyt ve İran’daki dini otoriteler, cuma ve cemaat namazlarını durduran fetvalar verdiler.
İnsanların sağlığına bir salgın tehdidi gören Dünya Din Alimleri Birliği toplu ibadetin dinen gerekmediği gibi, aslında caiz dahi olmadığını duyurmuştu.
Hemen ardından, Ezher uleması da cuma ve cemaatle namazın bu şartlarda dinen yasaklandığı fetvalarına uydu.
***
Bazı sözde İslam ülkelerinde ezan minarelerden değiştirilerek okundu, Müslümanlar namazlarını evlerinde kılmaya çağrıldı.
Ama bir tek bizdeki resmi fetva makamı, liderlik cesareti gösteremedi, korktu, tırstı!
Bu şu anlama geliyor, kim hastalığa yakalanırsa yakalansın, kalan sağlar bizimdir, emir alırız, açıklama yapar cemaatle namazı erteleriz.
Unutmadan, Diyanet’in Din İşleri Yüksek Kurulu, risk grubundaki müminlerin üzerinden cuma ve cemaat yükümlülüğünün düştüğüne hükmetti. Hasta ve yaşlıların, mevcut koşullar altında dinen mazeretli sayıldığını hatırlattı ama bu resmiyete dökülmedi, dik durulup, virüs tehlikesi her yanımızı sardı, tedbir alıyoruz, camilerde toplu namaz bir süreliğine ertelenmiştir denilmedi!
Merak ediyoruz, kalıcı gelir elde etmeyi aklından bugüne kadar geçirmeyen, bundan dolayı da her hafta Cuma namazı çıkışı, kendilerine itiraz eden cemaat olmadığı için para toplamayı adet edinen Diyanet İşleri’nin üst aklı!, cemaatle namaz kısıtlamasına imza attıklarından dolayı üzüntü içinde midirler?