Bütün değerlerini yitirip unutmak için çabalayan, yere düşene bakıp geçen, kurban etini derin dondurucuda istifleyen, bağış adı altında sorumluluktan kaçan…
Komşuluk nedir bilmeyen, akrabasını unutan,
Anne ve babasını huzur evi denilen utanç yerlerine tıkanlar,
Otobüste, metro vagonunda, iki yılda bir takla atan, değişen milli eğitimle, yaşlıya, hastaya, engelliyi umursamayan, ölü taklidi yapanlar,
Her sene umreye gitmeyi marifet sayan, sosyal demokratlık, solculuk naraları atıp, ağlayanı, sızlananı, üşüyeni, eve kilitlenen mazlumları göremeyen, kendisinden başkasını düşünmeyenler…
Kurdukları derneklerde, vali, belediye başkanı ve bürokratlar karşısında şirinlik taklaları atıp, hoplayıp zıplamaktan, yaşadıkları şehirdeki kahırlara, çarpıklıklara, ahlaksızlıklara dikkat çekmeyenler,
Biliyor muzunuz, Allah cümbür cemaat belamızı vermiş!
***
Neden diyecek olursanız, beyler ve bayanlar,
Yaklaşık bir yıldır teyzesi tarafından apartman dairesine hapsedilen, iki kolu kuru dal parçasına dönen, tırnakları çapa gibi uzayan, vitaminsizlikten vücudunda yaralar çıkan, arayanı, soranı olmayan, Bursa’nın Nilüfer ilçesi Görükle Sakarya Mahallesi’ndeki çocuk, ah etmeyi düşünemese de, düşünmese de, kendisine yaşatılanlar, yüzümüze vurulan kocaman bir tokattır.
Bu çocuğu annesi merak etmiyor, teyzesi zulmün en büyüğüne layık görüyor da,
Peki, komşuları, aynı binada oturanlar, mahalle muhtarı ne işe yarıyor?
Bu nasıl bir utançtır. O evin kirası ödenmiş olsaydı, daha korkunç bir manzara ortaya çıkabilirdi.
Ama olmadı, kararmış suratları projektör aydınlattı!
Ve ortaya…
Kocaman bir insanlık ayıbı çıktı.
Odada baygın halde bulunan o evlat mı, yoksa vicdanını yitirenler mi daha baygın, Aydın?
Cem Muhammet A’ya şimdilik sahip çıkıldı, tedavisi sürüyor.
Peki, tedavi edilemeyecek hale gelen insanlığımız ne olacak?
Kötülüğün sıradanlaşması ne olacak?
O insan parçasını daireye kilitleyen, bütün değerlerini çöpe atan teyze serbest bırakıldı, o kadın cezaevine tıkılmış olsaydı ne değişecekti ki zaten?
Çünkü bedenin içindeki ruh aslını terk etmiş, çöpleşmiş!
Sahte gülüşmeler her yanımızı sarmış, istila etmiş!
Ahir zaman içinde bataklıkta çırpınıyoruz…
Her gün rezil olurken, her gün gurur duyamıyoruz. Yollar yaptık, tarlaları betonlaştırıp yaldızlı dikey mimariler inşa ettik. Algıcı reklamlarla 60 yaşını aşmışları 20 yıl borçlandırdık. Köprüler yaptık. Her şehre üniversiteler, beş yıldızlı yurtlar açtık. Ama kanayan insanlığı göremiyoruz. Olsun, köpek, kuş, başparmak işareti ile rengimizi belli ediyoruz!
Şimdi kimse kusura bakmasın,
Yok yok isterse baksın, isterse de takla atsın!
Bizler bu insanlıktan çıkmışlıktan, kibirden, böbürlenmeden, kudret ve kuvvet histerilerinden kurtulmak için çabalamaz, dertlenmez, toprağa gömülen hakikatle yüzleşmez isek,
Daha çok çöpe atılan çocuklara, gençlere, annelere ve babalara şahit olacağız.
Bitirirken Yaratıcımız şöyle diyor, uyarıyor:
“Öyleyse bu (azap) gününüzle karşılaşmayı unutmanıza (küfür ve kötülüklere dalmanıza) karşılık azabı tadın (bakalım)! Biz de şimdi gerçekten sizi unuttuk; ... (secde suresi 14. Ayet) denilecek.