Evvela şu hususa dikkat çekelim.
Bu insanlar, yurtlarındaki iç savaştan dolayı ne yapacaklarını şaşırdılar, katledildiler; evleri, iş yerleri yakıldı, kadınlarına tecavüz edildi, çocukları öldürüldü.
Yaşanan bu insanlık ayıbını gören Türk hükümeti sessiz kalmadı, aman diyenlere kapılarını açtı.
Gaziantep, Şanlıurfa gibi şehirlerde Suriyeliler için kamplar inşa edildi. Bu platoların içinde okul da vardı, market de, berber de.
Sonra nasıl olduysa kamplardan ayrılmalar başladı, özellikle batı şehirleri mülteciler için cazip kentler oldu.
***
Gelelim Bursa’daki Suriyelilere.
Son 8 yıldır, Yıldırım ve Osmangazi ilçesinde sayıları bir hayli arttı. Şu anki nüfusları resmi olmayan verilere göre 250 bin olduğu iddia ediliyor.
Her ne kadar adı Darmstad Caddesi olarak resmiyette geçse de, Bursalılar bu semti Çarşamba olarak biliyor.
Peki, ne oldu burada?
Daracık sokakları, yaşam alanlarının olmadığı, insanın nefes almakta zorluk çektiği Çarşamba, bir dönem fuhuş yapanların işgaline uğradığını hepimiz biliyoruz.
Şimdi ise Ahmetpaşa, Altıparmak, Çırpan, Hocahasan, İntizam, Aktarhüssam, Şahabettinpaşa, Selimiye gibi mahallelerde Suriyeliler ikamet ediyor.
Tabi, mültecilerin sayısı burada o kadar çok arttı ki, mırıldanmalar, homurdanmalar olmaya başladı.
Örneğin, Çarşamba caddesindeki esnafın neredeyse yüzde 90’ı Suriyelilerden oluşuyor.
Aklınıza ne gelirse var bu çarşıda; nargileci, kozmetik, konfeksiyon, berber, lokanta, dönerci, kuruyemişçi...
Bir birleriyle koordineli olan Suriyeliler, Bursa’nın neresinde olurlarsa olsunlar, Çarşamba’daki kendi vatandaşlarından alışveriş yapıyorlar. Yıldırım ilçesinde de aynı durum söz konusu.
Ve asıl mevzuya hatırlatalım.
Suriyeliler, genelde Çarşamba’da özelde Yıldırım’daki mahallelerde dükkan açarken, daire veya müstakil ev kiralarken, kimsenin yakasına yapışmadılar, amiyane tabirle gırtlağına çökmediler!
Mesela, dairesini, dükkanını Çarşamba’da, ekonomik krizi de göz önünde bulundurarak, kiraya veremeyenler, Suriyeliler cazip teklifte bulununca balıklama atladılar!
Şimdi soruyorum, Çarşamba güzellemesi yapan yurttaşlarımıza…
Suriyeliler, evlerinizi, dairelerinizi ve işyerlerinizi sizden güç kullanarak mı kiraladılar?
Ellerinde silahla, palayla, baltayla kapınıza dayanıp, kiralık dükkanınızı sizden zorla istemediler!
Siz verdiniz, onlar tuttular.
Sizlere, yani mal sahiplerine teklifte bulundular ki, bu teklifler gözlerinizi yuvalarından fırlamasına neden oldu, nefisleriniz kabardı, cepleriniz dolacağı için kendi rızanızla buyur ettiniz!
Bugün bu insanlar ticari alanda büyümeye, Çarşamba sokakları Şam’a benzemeye başlayınca da kızıyor, bozuluyor, burnunuzdan soluyorsunuz!
Şimdi kusura bakmayın ama paranın kokusuna büyülendiniz, artık feryat etmek çözüm değil!
Yapılması gereken tek şey var, ‘insani anlamda neden bu kadar çürüdük?’ diyerek düşünmek ve kendimize çeki düzen vermek.
Kaybolan komşuluğumuzu, akrabalarımızla olan samimiyetimizi, ticarette yitirilen dürüstlüğü, Suriyeli işçileri bin 500 liraya çalıştıran vicdan yoksunlarını bir kere daha aklınıza getirin.
Fabrikasında milyonlar kazanırken, kendi öz evladına 2 bin 340 TL’yi layık görenler için söyleyecek sözüm yok!
Son olarak, sloganla Türklük, Osmanlıcılık ve Cumhuriyetçilik olmayacağını, bu değerlerin korunamayacağını hala anlamadıysak vah bizlerin haline, Kamil!