“İstanbul elbette fetholunacaktır. O’nu fetheden komutan (emir) ne güzel komutan ve O’nun askeri ne güzel askerdir!” (Hadis-i Şerif)

İstanbul’un fethi, insanlık tarihinin en önemli noktalarından birisidir. Fetih, çağ açıp çağ kapayan büyük bir tarih olayıdır.

İstanbul, Fatih Sultan Muhammed (Mehmed) Han tarafından fetholunmadan önce defalarca kuşatılmıştı (tarihçilerin rivâyetine göre 46 defa). Fakat alınamamıştı.

Fatih Sultan Mehmed, hem sevgili Peygamber Efendimizin (s.a.s.) müjdesine erişmek hem de Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin:

“İstanbul’u aç, gül zâr (gül bahçesi) eyle (yap) millete!...” Diye açıkladığı vasiyetini yerine getirmek istiyordu..

Ve Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u alma (fetih) kararını şöyle açıklıyordu:

“ Ey yaşlı fedakârlar ve yiğit gençler!

İstanbul Bizans’ın elinde kaldığı sürece Bizans’ın oyunları bitmeyecek, devletimiz de güven içinde olmayacaktır... Bunun için, İstanbul mutlaka alınmalıdır.

İmanlı ve cesur askerlerimiz, güçlü ve modern silahlarımız ve bolca paramız var. Mutlaka İstanbul’u alacağız. Hiçbir engel bizi yolumuzdan alıkoyamaz.

Ben, bu kutlu seferde ordumun başında olacağım.”

Bu fetih kararından sonra, Rumeli Hisarı üç ay gibi çok kısa bir zamanda yapıldı.

Rumeli Hisarı, Niğbolu Kahramanı Yıldırım Bayezıt’ın yaptırdığı Anadolu Hisarı’nın karşısına yapılmıştı.

Böylece İstanbul Boğazı’nın tam hâkimiyeti Türkler’in eline geçmişti.

1452 yılının Kış mevsimi, Edirne’de fetih hazırlıkları ile geçti.

Osmanlı ordusu 1453 Şubat’ında Edirne’den hareket etti ve İstanbul surlarının önüne geldi. Buraya savaş otağı kuruldu.

Önce, Bizanslılar barışa ve teslim olmaya çağırıldı. Fakat öteden beri savaş ve vur kaç-larla Müslümanlara büyük zararlar veren Bizanslılar, Fatih’in barış ve teslim olma çağrısını reddettiler. 

6 Nisan 1453’te Bizans surları toplarla dövülmeye başlandı...

Kuşatma sırasında Osmanlı ordusu çok büyük zorluklarla karşılaştı.. Karşılaşılan bu zor-luklardan dolayı; Osmanlı devlet adamlarından bazıları, İstanbul’un fethinden vazgeçelim diyordu..  Fakat Fatih Sultan Mehmed Han fetih kararını kesin olarak vermişti:

“Aslâ İstanbul’un fethinden vazgeçilmeyecekti..”

Kahraman komutan ve yiğit insan Fatih Sultan Mehmed:

“Ya ben İstanbul’u alırım ya da İstanbul beni!...” Diyordu.

Fethin dikkat çekici yönlerinden biri de, Fatih’in gemilerini karadan yürüterek Haliç’e indirmesiydi.

Mehter marşları, Tekbirler, Tevhidler ve Allah Allah nidâları, kuşatma süresince Os-manlı askerinin mâneviyatını ve fetih ümidini gittikçe yükseltiyordu:

“Allah yoluna cenk edelim,

Şân alalım şân.

Kur’an’da zafer vâ’d ediyor,

Hazreti Yezdân (Allah).”

“Bir gün gemiler

Dağlara tırmandı denizden,

Kudret ve zafer

Bizlere miras dedemizden.”

Nihayet 29 Mayıs 1453 günü,  tarihe nâm salan kahramanlarımızdan biri olan Ulubatlı Hasan’ın Bizans surlarına Osmanlı Sancağı’nı dikmesiyle surlar aşıldı..

Şâir Necip Fazıl merhumun dediği gibi:

“Surda bir gedik açtık,

Mukaddes mi mukaddes.

Ey kahpe rüzgâr!

Artık ne yönden esersen es.”

53 gün süren muhâsara (kuşatma) sonunda İstanbul fethedilmişti.

Fatih Sultan Mehmed (rahmetullâhi aleyh), bilgin ve şâir bir insan, adâletli ve merhametli bir devlet başkanı, yiğit, cesur ve kahraman bir komutandı. İstanbul’un fethinden sonra bir ferman ilân etti. Fermanın özeti şu idi:

“İstanbul’da yaşayan bütün insanların mal, can, namus, şeref ve haysiyetleri İslâm’ın koruması ve garantisi altındadır. Hiçbir insanın inancına, dinine, diline ve giyim- kuşamına karışılmayacaktır. Herkes inanç ve fikir hürriyetine sahiptir. Hiç kimse inancından dolayı kınanamaz, rencîde edilemez...”

İstanbul’un fethiyle bir çağ (Orta Çağ) kapatılmış ve yeni bir çağ açılmıştı.

İstanbul’un fethini sağlayan gerçek; üstün bir irâde ile maddî ve manevî bütün güçleri birleştirerek, tek hedefe yöneltmektir. 

Selâm olsun, fethin müjdesini çağlar önce haber veren sevgili Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa’ya (s.a.s.)!

Selâm olsun fethin mânevî önderi Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.) Hazretlerine!

Selâm olsun şanlı Fatih Sultan Mehmed Han’a!

Selâm olsun Akşemseddin Hazretlerine!

Selâm olsun yiğit komutan Ulubatlı Hasan’a!

Selâm olsun Fatih’in kahraman askerlerine!

Selâm olsun bütün şehit ve gâzilerimize!

Selâm olsun cihad, şehâdet ve gazâ rûhu taşıyanlara!

Selâm olsun Allah yolunda ölmeyi cana minnet bilenlere!

Selâm olsun cihad ve şehâdet sırrına erenlere!

Selâm olsun şehâdet rütbesiyle Cennet’e girenlere!

Hazreti Âdem aleyhisselâmdan günümüze kadar Allah yolunda, Kelime-i Tevhid ve İ’lây-ı Kelîmetullah uğrunda canlarını sebîl ve fedâ eden bütün şehid ve gâzilerimize Allah’tan rahmet dilerim.

Onların ve kahraman ecdâdımızın ruhları için Fâtihalar ve duâlar okumayı ihmâl etmeyelim.