Elbette hatırlayanlar vardır,

28 Şubat sürecinde dönemin Erzurum Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Osman Özbek, Başbakan Necmettin Erbakan’a, kameraların önünde küfür etmişti.

Başbakana hakaret eden memurla ilgili Genelkurmay kılını kıpırdatmamıştı.

Parlamentoda temsil edilen veya edilmeyen partilerin etkilileri, yetkililerinin birçoğu da ölü taklidi yapmışlar, 54. Hükümetin başını Erbakan’ı yalnızlaştırmışlardı!

O yıllarda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, Refah Partisi teşkilatlarının davetlisi olarak kapalı salon toplantılarına katılıyor, Erbakan Hoca’ya yapılan haksızlıkları, galiz küfürleri ve statükoyu halka şikayet ediyordu. Küçücük imkanlarla yaptıkları icraatları anlatıyordu.

Haliyle Erdoğan’ın mazlumun yanında yer alan ve kuşatıcı sevgi dili takdir topluyordu.

***

Derenin altından çok sular aktı, yıllar geçti. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün Trabzon’da vatandaşlara hitap edip, toplu açılış töreni kartelasını kestiği sırada kürsüye çıkarılan 10 yaşındaki çocuk, CHP lideri Kılıçdaroğlu’na, ''Bay Kemal, Cumhurbaşkanı amcamın karşısında kim? O adam hain hain. En iyi adam burada, oyunuzu ona verin'' sözleri şok etkisi yaptı.

“Yüzlerinin kızarması, mahcup olmaları, eyvah, bir çuval incir berbat oldu ” demeleri gerekirken gülmeyi tercih eden bakanlar, güç zehirlenmesinde gelinen noktayı özetlemiş oldular. Oysa tam da orada, o kürsüden tepkilerini dile getirmeleri gerekirken yapmadılar, yapamadılar!

Belli ki çocuğun ebeveynleri, o körpeye söyleyeceklerini ezberletmişler; zaten çocuğa ne öğretirsen onu söyler.

Demek ki iktidar olmak böyle bir şeymiş, gücü eline geçirdiğinde, tribünlere oynamak gerekiyormuş. Gündemin sürekli böyle mevzularla boğuşması, “elektrik, doğalgaz faturaları” ile inim inim inleyenlerin sesi, soluğu, feryadı böyle bastırılması gerekiyormuş!

Erdoğan’a, “Seni görünce, haşa huzurdan Allah’ı görmüş gibi oluyorum” diyen ahlaksıza haddini bildirmeyip, Sezen Aksu’ya Adem ve Havva üzerinden “dilini koparmasını biliriz” demekmiş!

20 yıldır devleti yöneten AK Parti, son 8 yılda kendini inkar eden adımlar attığını acıyla, sızıyla izliyoruz.

“Siyasetin seviye çıtasını daha yukarıya taşımamız gerekiyor” diyen Erdoğan, kendisini överek hakaret edenlere gıkını çıkarmaması, çöküş afişini ortaya çıkarıyor. Öyle acayip bir süreçten geçiyoruz ki, hakaret eşiğinin bu kadar aşındığına hakikaten şahit olmamıştım.

Utanılacak, izansızlığa Cumhurbaşkanı ve bakanların tebessüm etmesi nereden nereye gelindiğinin açıklı fotoğrafıdır.

Merak ediyorum,

Bu mu Hz. Peygamber’in ahlakını öncelemek, bu mu 84 milyonu kuşatmak?

Yazık oluyor, hem de çok yazık…

Kin ve öfkeyle hiçbir yere varılamaz. Dalkavukların önünüzde el pençe durması, eğilmesi yapılan her yanlışı alkışlamaları siyaseti körleştiriyor.

İnsan olmak şudur aslında, haddi hududu aşan, kişiyi ve kişileri ululaştıran, üç kuruş dünya menfaati için köşelerinde takla atan utanmazlara karşı net tavır koymaktır.

Nezaketle birlikte, kuşatan, liyakati öne çıkaran dile ihtiyacımız var. Kalitesizlikten, trollerden, nefret ve algı operasyonlarından yıldık artık.