Covid olmak da ayıp değil, olmamakta
Bütün mesele tedbirlere uymakta
Yani evde kalmakta…
Son zamanlarda corona ile yatıp corona ile kalkınca, bir şiiri hak etmedi mi sizce de? Kabul ediyorum şiir konusunda beceriksizim ama zaten konumuz da bu değil.
Bundan takriben bir yıl önce yüzlerce virüsten biri olarak kendi doğal döngüsünde devam ederken, bugün dünyayı insanlığa dar etmek üzere bir misyon yüklenmiş gibi. Düşündüğünüz gibi “omo boz do bono hokottok” klişesine girmeyeceğim. Orası toplum bilimcilerin alanı. Pozitif bilimlerle ilgilenen temel bilimci olarak aşı ve toplumun bakış açısına değinmek istiyorum.
Öyle bir hale geldik ki, zaten bozuk olan psikolojimiz, corona virüsle birlikte iyice alt üst oldu. Artık kaç sezon sonra toparlanırız bilmiyorum. Hem normal hayata dönmek istiyoruz, hem de aşı karşıtı söylemleri dilden dile dolaştırıyoruz. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyebilirsiniz ama zaten coronayla başa çıkmak için de bol bol turşu tüketip, perhizlere uymaya da karşıyız. Güzel memleketimde herkes her konunun uzmanı olduğu için(!) bize laf düşmez gerçi ama yine de bir iki konuya değinmek isterim.
***
İlk olarak herkes rahat olsun. Kimse sizin DNA’nızın peşinde değil, DNA’nız değişmeyecek. Bunu iddia eden 5 kişiye “DNA ne” diye sorsak kaçı cevap verecek o da ayrı bir merak konusu da neyse. O muhteşem gen yapınızı aktarmaya devam edeceksiniz çünkü mevcut durumda öne çıkan aşılar RNA aşısı. Temel bir bilgi olarak RNA sitoplazma da sentezleniyor, DNA ise çekirdekte. Dolayısıyla aktarılacak olan virüs RNA’sı, DNA’yı görmeyecek bile.
İkinci olarak “ama Bill Gates bize çip takacak, dünyayı yönetenler bizi köle yapmak istiyor, bunlar İsrail’in oyunları” türden söylemlere inanan ve kabul eden ciddi bir kitle var. Anlıyorum yani biz olmasak dünyanın dengesi şaşabilir, dolayısıyla eksen eğikliği bozulabilir ve o güzel mevsimler birer nostalji olarak kalabilir. Hepsi ihtimal dahilinde o yüzden bizi yönetmek zorundalar. Ama dilerseniz bir de şöyle bakalım. İlaç geliştiren şirketlerden öne çıkan ve piyasaya çıkmaya hazırlanan Pfizer-Biontech ortak çalışma yürütüyor. Biontech firması göçmen bir Türk aileye ait, Pfizer ise merkezi ABD olsa da kurucuları Alman. Yani bu süreçte Alman firmaları gayet başarılı görünüyor. Ayrıca Pfize Gates’in Microsoft’undan eski. Aralarında şöyle bir konuşma mı geçti :
-Ben insanlara çip takacağım!
-olur tabi, sen çipi yolla, gerisi bizde reis…
Dilerseniz biraz sakin olmayı deneyelim. İlaç geliştiren şirketleri yöneticilerinin çoğu, aynı zamanda birer bilim adamı. Basit bir google araştırmasıyla bile buna ulaşmak mümkün. İlaç geliştirmek hem maliyetli, hem zor, hem de uzun bir süreç. O zaman nasıl bu kadar kısa sürede gelişti sorusuna ayrıca başka bir başlıkta değinirim.
***
Kısaca bilmemiz gerekenler, bu süreçte tedarikçi firmalar var, sosyal medyadan televizyonlara kadar gözümüze sokulan klinik süreçler var. Ki virüs parçaları nanolipit parçacıklarla hücreye alınacak. Ayrıca RNA’nın virüs proteini olarak yazılımından sonra aşı hedefe ulaşmış ve çok sürmeden de hücrelerin bir kısmının deforme olması bekleniyor. Yaygın bilimsel görüşe göre, vücudumuzda ki tüm hücreler yedi yılda bir yenileniyor. Bu durumda çipi kim nereye monte etmeyi planlıyor?
***
Aşı yaptırıp yaptırmamak konusunda bence de tercih olmalı. Objektif bir şekilde bu alanda yapılan tüm çalışmalar(aşı,ilaç, kök hücre vs), tedavi yöntemleri bilim kurullarınca değerlendirilip, veriler halka beyan edilip, tercih insanlara bırakılmalı.
Aslında vaka sayılarının aylarca açıklanmadığı düşünülünce, aşıya karşı gelişen güvensizliği anlamak güç değil. Son olarak da devlet hastanelerinin Covid polikliniğinde haftalarca dilenip, semptom göstermeyen, virüse açtığı bireysel savaşını kararlılıkla sürdürenler var. Aşıyla ilaçla milyon dolarlar aktarıp ne uğraşıyoruz? Hazır denekler var ortada. Ortaya sosyal deney falan değil gayet bilimsel çalışma çıkar. Adamlar doğal bağışıklığı çözmüş…