Ne yazacağımı bilemiyorum aslında, Bursa medyasının hanımefendisini kaybettik.
Eğilip bükülmeyen, dimdik, haksızlığa karşı haykıran ama kendisine yapılan haksızlıkları sineye çekip Allah'a havale eden "Genç" bir gazeteciydi "Türkân".
Uzun yıllar aynı kurumda birlikte çalıştığımız, nezaketi ve örnek kişiliğiyle sadece mesleğini yapan bir arkadaşımızdı. Bir süre önce Bilal Kayaaltı ile Fomara Meydanı’nda dolaşırken karşılaştık Türkan ile. Oturduk çay içtik, dertleşip eski günleri yâd ettik, bazılarının kulaklarını çınlattık.
Tüm gazeteciler gibi uğradığı haksızlıkları anlattı, o anlattı ben dinledim, ben anlattım o dinledi. Aslında biliyorduk dertlerimizin aynı olduğunu, biz sadece birbirimize psikolojik terapi uyguladık.
Gazetecilikten bihaber, ego sahibi bazılarının ahkam keserek 28 yıllık medya mensubuna gazetecilik dersi verdiğini söyledi. Despot uygulamalarla işine son verilmek istendiğini, ancak 8 yılını feda etmemek için sabrettiğini anlattı.
Haksızlığa uğrarken, dost bildiklerinin münafıklığına, ölü taklidi yapmalarını içerledi.
Bu buluşmadan bir süre sonra Kent'imizde her alanda haktan hukuktan bahseden şeref yoksunları tarafından hakkı, hukuku, emeğini hiçe sayılıp tazminatı da gasp edilip, üzerine beton dökülerek işine son verildi Türkan'ın.
Türkan 10 Ocak Çalışan Gazeteciler gününde "Hem kulun hem de Allah'ın adaleti er ya da geç tecelli edeceğine inanıyorum. Gazetecilikten, etik değerlerden son derece uzak olan bu vicdansızlara yaranmak için haksızlığa göz yumanlara, işbirlikçilerine hakkımı helal etmiyorum" diye bir paylaşımda bulunmuştu.
Şimdi dananın kuyruğunun koptuğu an, sevgili şeref yoksunları…
Türkan gittiği yerde sizi bekliyor olacak, ama siz üzerinizdeki kul hakkıyla nasıl can vereceksiniz onu düşünün.
Zor gününüzde size borç verenleri hayal kırıklığına uğratan zavallılar, dürüstlük güzellemesi yapan sizler de iyi okuyun bu satırları!
Sen Rabbimizin huzurunda mahşer gününde de hakkını helal etme hakkını yiyenlere, sevgili Türkan...