Bu yazımın başlığında neden “2” yazdığını sanırım anlamışsınızdır. Çünkü aynı başlığı bundan 5 ay önce de atmışım ve içinde yaşadığımız bu toplumun ne kadar saygısız, görgüsüz, eğitimsiz ve bencil olduğunu özetlemişim. Evet, “Saygısız toplum takdimimdir”
Elbette beş ayda ne değişebilir ki? Toplum aynı tas aynı hamam; değişen bir şey yok ve aksine saygısızlık barometresi giderek yükseliyor.
5 ay önceki yazımda Avrupa Futbol Şampiyonası Grup Elemeleri’nde Fransa milli marşını ıslıklamıştı Konyalı futbol taraftarları… Yazımı bu minvalde kaleme almıştım.
Elbette bir toplumun saygıdaki gelişmişlik ölçütü bu değil.
Bu sefer içimizden, birbirimize karşı olan saygı ve hoşgörü ya da hoşgörüsüzlükten söz etmek istiyorum. Bursa BŞ Belediyesi’ne bağlı BURULAŞ bu güne özel ulaşımı 1 kuruş yaptı. (15 Temmuz’da bile ücretsiz, neden Cumhuriyet Bayramı’nda 1 kuruşu, diye sormuyorum artık)
Vay efendim sen misin ulaşımı ucuzlatan! Bursa sanki bunu bekliyormuş gibi toplu ulaşım araçlarına hücum etmez mi? Yalova Yolu istikametinden kent merkezine sefer yapan tüm belediye otobüsleri dolu… Gelen hemen her otobüs durmadan basıp gidiyor. 1, 2, 3, 5, 7…
Peki otobüsler gerçekten de dolu mu?
Evet ama öyle tıka basa da değil; dolu gibi ama arka taraflar biraz boş sanki…
Otobüslerin sürücüleri de araç dolu zannedip duraklarda durmuyorlar. En sonunda tabi biz yaklaşık yarım saat 40 dakika bekledikten sonra, merhametli sürücü durup bizi otobüsün arka kapısından içeri aldı. Vefakârlıkta, misafirperverlikte sözüm ona örnek olduğunu iddia eden yurdumun cefakâr(!) insanı, toplu taşıma araçlarında dolunay görmüş kurt adam gibi saygısız bir canavara dönüşüyor.
Otobüse bindim ama dayanamadım, başladım söylenmeye, sesimi de yükselterek ha bire homurdanıyorum.
“Siz nasıl insanınız, nasıl Müslümansınız, Müslüman nasıl bu kadar saygısız olur” vs vs açtım ağızımı, yumdum gözümü…
İnanın bana sadece tek bir kişi tepki gösterdi o da arkalara gelmiş bir vatandaş, üstüne alındı isyanımı. “Müslümanlığa laf söyleme ayıp oluyor” dedi ama o da beni yanlış anladı.
Ve esas üzerine alınması gerekenlerden hiçbiri gıkını çıkarmadı, çıkarmakla kalmayıp bulundukları yerden milim kımıldamadı. Arka taraflarda yine boşluk var ve önler tıka basa…
Binen binmiş ama “ben bindim bari başkaları dışarda kalmasın, ben de arkaya ilerleyeyim de yer açılsın!” diyen bir Müslüman evladı yok!
Otobüslerde durum böyleyken metroda farklı mı?
Orası daha da beter. İnenlere saygı göstermeyeni mi ararsın, yürüyen merdivenlerde sol koridoru işgal edeni mi, ne ararsan var!
Neyse, içinde bulunduğum otobüs ineceğim durağa geldiğinde bir çırpıda indim ve hemen ön tarafta şoför mahallinin bulunduğu yere gelip hala önde duran vatandaşlara bi de oradan seslendim. Allahtan bazıları kımıldama zahmetinde bulunup birkaç adım arkaya doğru yöneldi. Sonra ne oldu bilmiyorum. Sürücü arkadaşa dönüp, “uyarmıyor musunuz vatandaşı” diye sormaya gerek kalmadan, “ben bıktım arkadaş, ben bu milletten bıktım, ne halleri varsa görsünler, artık kimseye bir şey demiyorum, yoruldum” diye karşılık verdi. Ben de bizi yolda bırakmadığı için teşekkür etmekle yetindim.
Otobüs, metro ve trafikte saygısızlık hat safhada, ya asansörlerde…
Evet evet, asansörlerde!
Son yaşadığım örneği anlatayım.
Geçen hafta yaşlı annem rahatsızlandı, acilen Yüksek İhtisas Hastanesi, Kalp ve Damar Cerrahisi bölümünün yoğun bakımına kaldırıldı. Ertesi gün annemin durumun öğrenmek için babamla birlikte hastanenin yolunu tuttuk. Yoğun bakımın önünde kalabalıkta beklemeye başladık. Fakat o da ne, darbeli bir matkabın sinir bozucu gürültüsü ortalıkta yankılanıyor. Hastaneye mi, geldik şantiyeye mi, belli değil. Biz bile rahatsız olurken hastaların halini düşünmek bile istemiyorum.
Neyse sonra asansörün gelmesini bekliyoruz, bir indi-çıktı, iki çıktı-indi, 3, 5, 7 derken, eşi çarşaflı bir amca önümüze geçti ve gelen asansörden şak diye dalmaz mı?
“Hooop usta, sıra bizim, nereye gidiyorsun” demeye kalmadı, “yalan söyleme ben senden önce geldim” demez mi?
Ya arkadaş, hem sıramızı çaldı, hem de yalancı etti beni, yuh ki ne yuh!
“Saygısız” dedim ama yok yok, sadece saygısız da değiliz, görgüsüz, edepsiz, terbiyesiz, utanmaz bir toplumuz biz.
Namus ve edep sadece bacak arasında kalmış ama beyinlerimiz çürümüş.
Çürümüş, kokuşmuş, yozlaşmış bir toplumun çökmesi kaçınılmazdır.
Belki de çöktük de farkında değiliz, kim bilir…