Yakın zamanda kulisleri epey hareketlendiren gelişmeler oldu. Bunlardan şüphesiz en dikkat çekeni, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifası. Sosyal medya hesabında yayınladığı cümle düşüklüğü, sitem ve hedef içeren atıflarla dolu paylaşımının ardından, sosyal medya hesaplarını kapatmasıyla da isteksiz aldığı bir karar olduğunu iyice göz önüne taşıyıp, şimdilik deyim yerindeyse kayıplara karıştı.
Bu gelişmelerle alakalı değinmek istediğim konu, Berat Bey’in kimilerine göre başarılı, kimilerine göre de başarısız yürütmüş olduğu bakanlık görevinden ziyade onu yaşanan son noktaya taşıyan tutum ve davranışları. At ölür meydan, yiğit ölür şan kalır demiş büyükler. Eğer gayemiz “mazide hoş bir sada” olabilmekse, şüphesiz başarılarımız kadar kişiliğimiz de öne çıkacaktır. Tarih bu minvalde onlarca örnekle doludur.
Velhasılı Berat Bey, nam-ı diğer “damat” olarak anılmış ve bazı kesimler sadece damat olması sebebiyle eleştirmiştir. Muhalif çıkışlarıyla bilinen bir medya mensubu “damat olması eleştiri sebebi olmamalı, herkes birilerinin damadı” diyerek bunun gereksiz eleştiri olduğunu dile getirmiştir. Tarihimizde de İbrahim Paşa, Enver Paşa gibi isimlerin birer damat olduğunu unutmamak lazım. Bu kişileri tarihçiler salt damat olarak ele alsa yerinde olabilir mi?
***
Berat Bey görevden azil sürecinin kilometre taşlarını kendisi döşedi aslında. Şüphesiz bunda büyük pay, kabul görmeyen üslubuydu. Son genel seçim sonrasında tırmanışa geçen kurun akabinde, piyasalara güven vermek için kürsüye çıktığında, piyasaların ateşini düşüremediği gibi kur artışı devam etmişti. Henüz çiçeği burnunda bakanken bu olay tepkilerin odağı olmasına sebep olmuştu.
Döviz kurlarının geldiği noktada, tek sebep olarak Berat Bey’i göstermek tabi ki haksızlık olur. Fakat “ben kura bakmıyorum artık, orası beni ilgilendirmiyor” gibi çıkışları sosyal medyanın yoğun eleştirisine sebep olmuş, alım gücünün düşmesiyle gerilen sinirler iyice artmıştı. Sorumlu kişiler gidişat hakkında bilgi almak için ne yapacaktı, Tarım bakanına mı müracaat edecekti? Ayrıca Türkiye’nin tüketim toplumu olduğunu bilen ortalama bir vatandaş, kurun aşırı dalgalanmalarının ekonomik olarak ciddi sıkıntılara doğuracağını bilir. Hal böyleyken bir TV programında muhabirin yönelttiği soruya “maaşını dolarla mı alıyorsun” sorusu vatandaşı şaşkınlıktan sudan çıkmış balığa dönderdi. 10 lira’ya 5 birim ürün alırken, kurda ki artışa paralel olarak 3 birim ürün alan vatandaşın aklıyla alay eder gibi tavırlar içine girilir mi?
***
Hülasa, birkaç örnek Berat Bey’in barışamadığımız üslubundan öne çıkanlardı. Bu üslup zaman zaman tavırlara da yansıyınca, merkezden taşraya rahatsızlık doğurdu. Bu yeni bir şey değildi aslında. Genel olarak kulislerin mutabık olduğu talep epey hareketli olsa da yakın zamanda gerçekleşmiş oldu. Son olarak siyasette deprem etkisi yaratacak böyle bir olayın ne TV ne de gazetelerde de yer bulmaması, kültür dağarcığımıza “ana akım medya” söylemini kazandırırken, medyaya olan güveni de sarstı. Bu tutumlar sosyal medya yalanlarını, ana akım medyanın doğrularına değiştirir mi? Topluma yansımaları nasıl olacak zamanla göreceğiz.