CHP kadar saçma bir parti ve yönetimi olabilir mi?
Evet evet, saçma...
Neden saçma, neden plan ve program yapmaktan uzak ve neden iktidar olamadığını ve neden bu ülkeyi yönetmeye layık olmadığını, 1950’lerden sonra neden bir daha iktidara gelemediğini özetlemeye çalışacağım…
Alsında sokaktaki adam bunu biliyor ama CHP’yi ya da birilerinin dediği gibi cehapeyi “takım tutar gibi” tutanlar bilmiyor, bilmek istemiyorlar.
“Esas takım tutar gibi parti tutanlar biz değil AKP’liler” dediğinizi duyar gibiyim CHP’li dostlar!
Sakin olun, arkanıza yaslanın ya beni dinleyin ya da çıkın gidin…
Evet, Ak Partililer de öyle ama CHP’lilerin onlardan farkı olmadığını anlatmaya çalışıyorum.
Geçtiğimiz günlerde CHP Olağan Genel Kurulu yapıldı ve Kemal Kılıçdaroğlu yapıştığı partinin koltuğunu yine kimselere bırakmadı…
Düşünsenize, rakibi ile girdiği 10 seçimi de kaybetmiş bi siyasetçi bırakıp gitmiyor, delegeleri de, sanki şeyinde boncuk varmış gibi ona “yeter artık bırak git” demiyor.
Kimse bana, son yerel seçimlerde Kılıçdaroğlu’nun başarılı olduğunu anlatmaya kalkmasın. Belediyelerin bir çoğunu Cumhur ittifakı almış, sense İstanbul, Ankara, Mersin’i, Adana’yı kazandığın için kendini başarılı zannediyorsun ama ondan önceki 9 seçimde hezimet yaşadığın gerçeğini değiştirmiyor. Çünkü İstanbul ve Ankara’yı sen kazandığın kadar rakibinin yanlışlarını da unutmamak gerek…
Sen mi kazandın yoksa onlar mı kaybetti?
Benim şöyle bir kriterim var: Çağdaş, sosyal demokrat ve dürüst olduğunu iddia eden biri, Avrupalı emsallerinin yaptığı gibi, kaybettiği ilk seçimden sonra istifa edip kenara çekilebilmeli.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’la girişip de kaybettiği seçimlerin sayısı bir değil, beş değil tam 10 seçim…
Avrupalı meslektaşları tek, bilemedin ikinci yenilgilerinden sonra istifa ederken, pek dürüst olduğu söylenen Kemal beyin maşallahı var(!) ne gitmeyi akından geçirdi ne de yenilgileri kabullenmeyi bildi.
Sonuçta Kemal bey ya da Erdoğan’ın dediği gibi Bay Kemal, yenilgiye doymayan pehlivan misali koltuğu bırakmadı, 2023’te ya da daha erken bir seçimde Ak Parti’nin, erken seçim olursa Erdoğan’ın karşısına dikilecek gibi görünüyor…
Af edersiniz dikilecek dedim ama aslında o dikilmeyecek; muhtemelen Erdoğan’ın karşısına birini daha çıkaracak ve “Gel bakalım Ekrem… Veya gel bakalım Mansur(!)” diyecek, mi acaba?
Kim bilir, belki de tıpkı Ekmelettin’i kakalattığı gibi yine şapkasından bir başka çatı aday çıkartacaktır, belli mi olur, Kılıçdaroğlu bu, ne yapacağı bilinmez…
İşte CHP’deki saçmalıklar da bu nedenle ortaya çıkıyor.
Mesela son Genel Kurulda Kemal Kılıçdaroğlu , "dostlarla iktidara yürüyeceğiz" dedi ama kendi içlerindeki oy potansiyellerini küstürdüğünü göremedi.
Düşünsenize, “dışarıdan ittifak yapacağın partilere gülücükler, öpücükler veriyorsun ama kendi seçmenine sempatik gelen imsilere burun kıvırıyorsun.
Muharrem İnce’den söz ediyorum…
Şöyle ya da böyle, İnce’nin parti içindeki ağırlığı, sadece parti içinde de değil, sokakta da (24 Haziran gecesi yaşananlara rağmen) hala bir sempatisi olduğunu düşünüyorum.
Her ne kadar 24 Haziran 2018 Genel Seçimleri öncesinde olduğu kadar olmasa da, konuştuğu zaman taraflı tarafsız herkes dinliyor.
Bakın, taraflı tarafsız, diyorum, hemen herkese kendini dinletiyor, diyorum…
Bu özellik Kılıçdaroğlu’nda yok mesela. CHP’liler dışında kimse dinlemiyor, sallamıyor, ciddiye almıyor Kemal Bey’i…
CHP teşkilatı İnce’deki bu potansiyelinden yararlanmak yerine dışladı, yok saydı, harcadı, daha da önemlisi karşılarına rakip olmalarını sağladı.
Evet, bu durumu ön göremeyen, İnce’yi buna zorlayan kendileri.
Sen kendi evladına üvey muamelesi yaparsan, ondan sonra olanlara da şaşırmayacaksın.
Muharrem İnce parti kuracak söylentileri ayyuka çıktı, artık bunun gerçekleşmesine kesin gözüyle bakılıyor.
Anladığım kadarıyla son Genel Kurulda yaşananlar bardağı taşıran son damla olmuş.
Vay efendim, parti kurarak Ak Parti ve Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürecekmiş, oyları bölecekmiş de falan filan.
Ya arkadaş, adamı küstürme, harcamaya kalkma… Senin cumhurbaşkanı adayındı, “ne diye yok sayıyorsun da başka yerlerde yeni dostlar arıyorsun?” diye sormazlar mı adama?
Herkes İnce'yi suçluyor ama birileri Kılıçdaroğlu'na, "bu insanları neden pasifize ettiniz, neden dışladınız?" sorusunu yönletir mi acaba?
Her ne kadar İnce “Evet ben parti kuruyorum” diye kendisi açık açık söylemese de ortaya yayılan kokular CHP'nin ne kadar başarısız bir parti olduğunu kanıtlamaya yetiyor aslında.
Kendi içinde birlik olmayı beceremeyen, kendi dinamiklerine bile sahip çıkamayan bir parti ülkeyi nasıl yönetecek?
Sokaktaki adam bunun farkında değil mi sanıyorlar?
Tüm bunlara bakınca, Ak Parti'nin ve tek adama dayalı cumhurbaşkanlığı sisteminin onca yanlışları ve hatalarına rağmen, CHP'nin anketlerde neden aşama kaydedemediğini, neden hala umut olmaktan uzak olduğunu göstermiyor mu?
Evet, bence de İnce parti kurarsa bu en çok AKP ve Erdoğan’a yarayacak da, Kemal Kılıçdaroğlu bunu tahmin edemiyor mu?
Yani tahmin edemiyor mu derken “Muharrem İnce’yi küstürürsem kalkar parti kurar, parti kurarsa bize darbe vurur?” diye hesaplayamıyor mu, “ hesap uzmanıyım ben” derken mangalda kül bırakmayan Bay Kemal?
Ak Parti’den Davutoğlu Kopmuş, Babacan Kopmuş, beraberlerinde birçok isim onlara katılmış ve tüm bunlara rağmen CHP’nin oyu hala %28’lerdeyse ve Muharrem İnce parti kuracak diye endişe ediyorsan değil iktidar senden bir cacık olmaz ey CHP teşkilatı!
Ben eli kalem tutan, gördüğü yanlışları yazılarıyla, sesi ve görüntüsüyle bir şekilde haykırmaya çalışan TC vatandaşı bir muhalif olarak sokaktaki sesi duyuyor, CHP’nin de Kemal Kılıçdaroğlu’nun da halktan, sesin geldiği sokaktan hala çok uzaklarda olduğunu görüyorum.
Sokaktaki sesi duymayan, duymak için çaba sarf etmeyen her kim olursa olsun bu ülkede iktidar olması imkansızdır…
Çünkü başarısızlığı kabullenmek ve başkalarının önünü açmak bir erdemdir.
Bu erdemi gösteremeyen hiç kimse dürüst değildir…
Dürüst olmadığı gibi projenin diğer parçasıdır!
Ha bu arada, kimse Muharrem İnce’nin de şeyinde boncuk aramasın, özellikle son Ayasofya’da namaz kılma muhabbetiyle nezdimde (azalan) sempatisini iyice törpülediğini de anımsatmak ister, saygılar sunarım…