Ahirette, tecrübeli zebani, yeni işe başlayan çaylak zebaniyi, cehennemi gezdirip, azap kuyularını tanıtıyormuş.
"Bak" demiş usta zebani, "burası Japon günahkarların azap çektiği kuyu. Görüyorsun değil mi, her kuyunun başında bir zebani, dışarı çıkmaya çalışan günahkarları elindeki değnekle deptirip ateşe geri itiyor...
Genç zebani kuyuyu inceledikten sonra takılmış usta zebaninin peşine ve gelmişler Amerikalıların kuyusuna, benzer uygulama orada da varmış.
Derken, Fransız, Alman, İtalyan, İspanyol, Rus, Çin, Eskimo, Aborjin, Afrikalı vs vs cehennemin azap kuyularını gezmişler ve tüm kuyuların başında görevli bir zebani hepsi de aynı işi yapıyormuş: çıkmaya çalışanı içeri deptirmek.
"Sen de bunu yapacaksın" demiş usta zebani, çaylak zebaniye...
Ancak genç zebani merak içinde kalmış, çünkü her kuyunun başında bir görevli bulunurken, sadece tek bir kuyunun başında kimse yokmuş ve kuyudan fokurdama sesinden başka hiç bir ses çıkmıyormuş.
Çaylak zebani dayanamamış ve merakla sormuş;
"Her kuyuda bir görevli var ama bir kuyu hariç, benim görev yerim o kuyu mu olacak?"
"Haa, o mu?" diye gülerek yanıt vermiş usta zebani, "yok canım, o kuyuda hiç kimseyi görevlendirmedik. Çünkü o kuyuda Türk günahkarlar yanıyor!"
Genç zebani afallamış ve saf saf sormuş: "nasıl yani, ne alaka?"
"Yav, dedim ya o kuyuda Türkler yanıyor diye, sağ olsun bize çok yardımcı oluyorlar. Kuyudan çıkmaya çalışan Türk oldu mu, hemen altta kalan Türk onu ayağından çekiyor, diğeri çıkmaya çalıştı mı, bir başkası da onu çekiyor ve bizim işimizi kolaylaştırıyorlar. O nedenle o kuyuda görevli yok. Türkler sağ olsun!" diye karşılık vermiş, deneyimli zebani...
Evet; şaka ama gerçek payı var değil mi?
Bir Türk başarılı olmaya görsün daha başarısının tadını çıkarmaya fırsat vermeden hemen başlarlar karalama kampanyasına ve ayağından tutup aşağıya çekmeye...
Bakınız Haluk Bilginer'e...
47.Uluslararası Emmy Televizyon ödüllerinde "En İyi Erkek Oyuncu" seçilince, önce toplum olarak gururlandık, çok geçmeden sosyal medyada başladı bir saldırı... Haluk Bilginer Atatürk'e ve Türklüğe hakaret etmiş miş, yok şunu demiş, yok böyle konuşmuş vs vs...
Ve altına yapılan hakaret dolu yorumların haddi hesabı yok...
Yani anlayacağınız, başlamışlar Haluk Bilginer'i ayağından çekiştirmeye, yukarı çıktı, biraz sivrilip parladı ya...
-Bu Haluk Bilginer var ya Atatürk için, "90 Yıldır Atatürk'e tapınmakla meşgulüz" demiş....
-Yuhhhhh...
Duuurr daha dur, üstelik; "benim varlığım neden Türk varlığına armağan olsun" demiş,
-Vayyy nankör vay...
Bilginer o ödülü aldı almasına da bilin bakalım nasıl aldı? Emmy bildiğimiz o Emmy değil ve ödülün sponsoru da Ay Yapım. Yaaa...
-Desene torpil yapmışlar öyle miiii?
Tamam, var sayalım torpil yaptılar Haluk Bilginer'e, ustalığına ve yeteneğine zeval getirir mi bu durum?
Hayır...
-Ha, bir de Ay Yapım tek başına mı verdirmiş bu ödülü, yoksa uluslararası bir jüri mi karar vermiş?
-Uluslararası bir jüri karar vermiş....
-Hmmm...
-Yani sadece Ay Yapım'ın sözü geçmiyor o yarışmada öyle mi?
-Peki, diyelim ki Ay Yapım bastırdı parayı Bilginer'e o ödülü verdirdi, ya diğer ortaklar kendi adamlarına ödül verdirmeyi başaramamış mı?
Valla eğer öyleyse bravo Ay Yapım'a(!) Diğer ortakları alt edip bunu başardıysa helal olsun diyelim...
Diyelim mi?
Hayır, gerek yok neden? Çünkü bu yarışmaya her ülkeden diziler ve ekipleri aday gösteriliyor, uluslararası bir jüri karar veriyor.
Yani Bilginer ustamıza öyle haybeden ödül veren olmamış, kaldı ki, şahsiyet dizisindeki performansını takdir etmeyen de yok...
Eee, bu karalama çabası niye...
Atatürk için Türklük için şunu bunu demiş...
Haluk Bilginer'in söylediği iddia edilen sözler yanlış mı? 90 yıldır Atatürk'ü gerçekten doğru anladık da o yüzden mi memleket bu halde?
Soruyorum; Atatürk'ten sonra gelenler, ülkeyi emanet alanlar ne yaptı, ona "neredeyse" tapınmaktan başka? Her tarafa heykellerini dikmek, her caddeye, her spor kompleksine, kültür merkezine adını vermek yetti mi çağdaş bir ülke olmaya? "Varlığım Türk varlığına armağan olsun ne demek?"
Bu söz kutsal bir metin değil, sadece bir şiir ya da andımızın içinde geçen ve bir insan tarafından (dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından) yazılan sözden ibaret olduğunu anlamak için üstün bir zekaya sahip olmak mı gerekir? Yoksa sadece sözlere değil, uygulamaya ve ülkenin ne üretip üretmediğine bakmak gerekmez mi?
Söyleyin; Türklerin dünyaya ve insanlığa yoğurttan başka sunduğu nasıl bir hizmet var, ne gibi teknolojik yenilik var?
Nedir bu idrak sorunumuz?
Nedir bu birbirimizin ayağından çekiştirmeler?
Yahu adam ödülü almaya giderken bile Türkçe "Merhaba" diyor "meeerhabaaa"
Türkçe... Hiç mi gurur uyandırmadı ya da bir holivuuud filiminde onu görmek, mesela Ben-Hur filminde....
Hadi diyelim o filme burun kıvırdınız, peki son Joker filmindeki performansıyla efsaneleşen Joaquin Phoenix'e oyunculuk dersi verdiği 2001 yapımı Buffalo Soldiers'a ne dersiniz?
Başka ne vereyim abime?
Türk sinemasından bir kaç örnek sarayım mı? Burada mı yersiniz, paket mi yapalım? Masumiyet olsun mu, ondan biraz daha eski Kara Sevdalı Bulut var mesela... Yanına biraz Polis, biraz Kış Uykusu... Ha tabi ya Hacivat ile Karagöz Neden Öldürüldü'de Karagöz performansı, olsun mu, hadi o da olsun(!)
İşte bu Haluk Bilginer'e cımbızlanarak alıntılanmış sözlerle karalama yapıldı...
Sosyal medyadaki paylaşımların altına yaptığım bir eleştiriye, çok değer verdiğim gazeteci bir ağabeyim bana "Kusura bakma ama Suat, bu dille HDP kafasındaki insanlar konuşuyor. Okuyunca çok şaşırdım" dedi...
HDP kafası mı? Siz hiç Atatürk'ü savunan, Atatürk'ün ne demek istediğini anlamaya çalışan bir HDP'li gördünüz mü?" diye karşılık verdim...
Kaldı ki, HDP bir terör örgütü mü ki "HDP'li gibi düşünmek suç olsun?
Üstte yazdıklarımın hangisi yalan? Söyler misiniz bu ülkemiz bugün neden bu sorunları yaşıyor? Sorumlusu kim? Atatürk, her adım başına heykellerinin dikilmesini, her meydana adının verilip, emanetine ihanet edilmesini mi isterdi, yoksa çağdaş kalkınmış bir ülke haline gelinmesini mi? Bu mudur Atatürk'ün öngördüğü çağdaş ve demokratik ülke? Söyler misiniz, biz insanlığa, dünyaya nasıl bir teknolojik yenilik sunduk, nasıl bir katkımız oldu da bununla gurur duyalım? Bugün bizi yönetenler nereden geldi, uzaydan mı? Atatürk'ten sonra ülkeyi emanet alan siyasetçiler hangi okullarda yetişti de bu ülke bu kötü dönemleri yaşar oldu? Bu bizim kaderimiz mi?
Benim için Atatürk'ün sadece adı değil fikri, düşüncesi zekası, dehası değerlidir ve emin olun ulu önder bugün yaşasaydı, kendi adını putlaştıranları, adının içini boşaltanları ne yapardı siz düşünün...
Atatürk'ün en büyük şanssızlığıysa ondan sonra gelenlerin onu idrak etmekten uzak olmaları...
Onun adını, istiklal marşını ve sadece bayrağı sevmenin yeterli olduğunu sanıyorlar.
Çünkü yıllarca bunu dayattılar.
İstiklal marşını ezbere bildin mi, Atatürk'ü çok sevdin mi, yeter...
Ya gerisi? Atatürk'ün fikirleri, idealleri, hedefleri?
Benzer bir durum muhafazakarlar için de geçerli değil mi? Bir kaç dua okumayı bilip, beş vakit namaz kıldın mı, kuranı öpüp yüksek bir yere koydun mu, ezan okununca televizyonun, radyonun sesini kıstın mı, hele bi de kuranı hatim ettiysen, anlayıp anlamamış olman önemli değil...
Al sana kapı gibi(!) Müslüman...
Öte yandan da işte sana aslan gibi(!) Atatürkçü, milliyetçi...
Sığ bir milliyetçilik, sığ ve yüzeysel bir Atatürk sevgisi, sığ bir dini inanç...
Bu olanları, yaşananları görünce Atatürk'ün bu zihniyete rağmen batmış, bitmiş bir imparatorluktan nasıl da çağdaş bir ülke kurmaya çalıştığını ve başarmak için çabaladığına hayret ediyor, aziz hatırasının karşısında saygıyla eğiliyorum...