Dünyayı adeta kasıp kavuran corona virüsünde ahlaksızlıklarıyla nam yapanlardan bahsetmeden önce bu pandemiye bir göz atalım. 2019-20 coronavirüs pandemisi, 1 Aralık 2019 tarihinde Çin’in Hubei bölgesinin başkenti olan Buhan’da ortaya çıkan virüs salgını.
Çeşitli hastalarda belirli bir neden olmaksızın gelişen ve tedavi ile aşılara cevap vermeyen bir zatürre görülmesi üzerine SARS- CoV2 olarak adlandırılan yeni bir koronavirüs teşhis edildi. Kişiden kişiye bulaşabilen virüsün bulaşma oranı 2020 Ocak ortasında büyüme gösterdi.
İlerleyen zamanlarda Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya-Pasifik'te yer alan çeşitli ülkelerde yaşanan virüs vakaları rapor edilmeye başlandı.11 Mart 2020'de Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel salgın ilan edildi.
13 Mart 2020'de Avrupa'nın artık koronavirüs krizinin merkez üssü haline geldiğini bildirdi. 25 Nisan 2020 tarihi itibarıyla Dünya'da 2.834.697 onaylanmış vaka, 808.024 iyileşen varken virüs nedeniyle 197.421 hasta hayatını kaybetti.
***
Dünyada bu kadar ölüm olurken de ülkeler ekonomik krizle mücadele ederken dünyada ve ülkemizde de ahlaksızlıklar yaşandı. Bütün ahlaksızlıkları buradan tek tek duraklamak istemiyorum. Az çok ülkemizde yaşanan ahlaksızlıkları her duyarlı vatandaş bilir.
İnsanlık can derdindeyken bazıları geçim ve mevki peşinde oldu. Yardımlaşmanın seni beni oldu. Sadece ben yardım edebilirim diyenler oldu. Bazıları da evinde ekmek bulamayana tam el uzatırken engellendi. Ben böyle sıralayayım siz kimin kahraman kimin ahlaksız olduğuna karar verin.
Maske yolu gözleyerek psikolojisi bozulan oldu. Sağlık Bakanının o öz verili çalışmasını bir çırpıda hiç edenler oldu. Cumhurbaşkanı tüm dünyaya ulaştı ancak yerelde yetkili olanlar halkına ulaşamadı. Seçimden seçime hatırlanan vatandaşlar bu zorlu süreçte hatırlanmamaktalar. Ramazan ayı bereket ve yardımlaşma ayı olduğunu bilenlerden ses seda yok.
***
Ancak şatafatlı sofralarda görünmekten başka bir şey bilmezler. Bu ülkenin kaynaklarıyla zengin olanlar haydi tam sırası o kazandıklarınızı Allah yolunda garibanlara hem de en zor oldukları bu devirde imdat edin. Sizi şatafatlı iftar sofralarında görenler bu sefer bir gecekondu kapısında yardım eli uzatırken görsün ve şaşırsın.
Bu vebada kendini halkına adayan yöneticiler hiç unutulmayacak. Bakkal veresiye defterindeki borcu ödeyin diye yol gösterenleri, ekmeği bedava dağıtanı velhasıl iyilik öncülerini unutmayacak. Bu ülke virüsü fırsat bilerek talancılık yapan doğayı katledenleri de unutmayacak. Kul hakkını elindeki güç ile hiçe sayanlar kesinlikle unutulmayacak.
Yaptığı iyi şeylerle hakkı şahit tutanlar unutulmayacak. Bu ülke öncü Sivil Toplum Kutuluşlarını unutmayacak. Kan vermek için sıraya girdiğimiz o güzide kurumu da unutmayacak çünkü salgının ilk gününden bu güne hep sahada oldular.(!) Bu ülke malvarlığının haddi hesabı olmayıp işinden olmuş kiracısını da kapı dışı edeni asla unutmayacak. Doktorlara ‘virüsü siz bulaştırıyorsunuz’
***
Diyeni, apartmanda sağlıkçı var dikkatli olun diyeni, vatandaşa geber diyeni, güvenlik güçlerine ben virüslü isem sen de virüslü ol deyip tüküresi, yaşlıların sokağa çakma yasağıyla alay eden pespaye eğitimsiz ve ahlaksız gençleri asla ama asla unutmayacak. Bu tür kötü örnekleri çoğaltmak mümkün. Sözün üzü şu ki ne vebadan ne de başınıza gelen bir musibetten ders çıkarmıyoruz. Musibetler hidayet vesilesi olmalı. Dünyaya dalan kimseler vardır ki başına bir musibet geldiğinde hemen kendini toparlar ve var olma sebebini hatırlayıp hayatını buna göre düzenler.
Musibetler çeşitlidir. Bazı musibetler insanların kendi yaptıkları fiillerinden dolayı başlarına geldiği Kur'an-ı Kerim'de buyurulmaktadır. Musibet ve hastalıklar, insana kul olduğunu, aciz bir varlık olduğunu çok iyi hatırlatmalı ve ders vermelidir. Maalesef biz toplum olarak ne ders çıkarıyoruz ne de ahlaklı Müslüman olmak için gayret ediyoruz.