Kaç türlü yönetim şekli var bilir misin?
Demokrasi, halkın kendi kendini yönetmesi, teokrasi dini ağırlıklı yönetim biçimi, teknokrasi teknik yöneticilerin karar verdiği yönetimi biçimi, meritokrasi yönetim gücünün, yetenek ve kişilerin bireysel üstünlüğüne yani liyakata dayandığı yönetim biçimidir, (keşke böyle bir yönetim biçimine sahip olsak) otokrasi bir çeşit monarşi yönetimine verilen addır. Monarşilerde güç aile bireylerinde soydan sopa geçer, otokrasilerde yani benokrasi de denebilir buna, tek adam yönetimi de öyle…
Ve sosyalizm, kominizim, faşizm, diktatörlük, kapitalizm vs vs…
Bunları duymuş olabilirsiniz ama ben size bu yazımda bambaşka bir yönetim anlayışından, ülke yönetme sisteminden ya da sistemsizliğinden söz edeceğim.
Hazır mısınız, evdeyseniz evinizin kapılarını, araçtaysanız, emniyet kemerinizi sıkıca bağlayan, oturduğunuz yere iyice yapışın, ceplerinizi, cüzdanlarınızı güvene alın… Gerçi fayda etmeyecek, çünkü söz konusu yönetim biçimi nerede olursanız sizi kendine mahkûm eder ve halkını soyarken bile mutlu olmasını sağlar. Çünkü bu yönetim biçimine “Kleptokrasi” denir…
Kleptokrasi’yi kaçınız duydu bilmiyorum ama ben bu terimi sosyal medyada bir paylaşımda gördüm önce, internette araştırınca da Onedio sayfasında da konunun işlendiğini görünce biraz faydalanayım dedim… Yunanca hırsız anlamına gelen "κλέπτης" - "kleptes" ve hükmetmek / güç anlamına gelen "κράτος" - "kratos" kelimelerinden oluşan 'kleptokrasi' hırsızlar yönetiminin adı. Kleptokrasi rejiminde iktidarda bulunanlar kamu yetkileri ve kaynaklarını kendi mal varlıklarını ve zenginliklerini geliştirmek için kullanırlar. Bu tip rejimlerde yönetici sınıf kamu kaynakları üzerinden kendisini ve yandaşlarının zenginleşmesine sebep olurken, yaygın yolsuzluk ağları sebebiyle toplum zarara uğrar.
Nasıl demokrasi rejiminin olmazsa olmazı çok partili siyasi hayat, temel hak ve özgürlüklerin korunması, hesap veren kamu yönetimi ve demokratik yönetim ilkeleriyse, Kleptokrasi rejiminin de var olabilmesi ancak otoriter hükumetler ile mümkün. Bu yönetim bütün gücün tek bir kişide toplandığı diktatörlük veya bir grup elinde toplandığı oligarşiler olabileceği gibi, askeri cuntalar veya diğer otokratik yönetimler de olabilir. Bir kleptokrasinin yönetim biçimi pratikte baskı rejimidir ve hükumet toplum aleyhine yüksek bir güce sahiptir.
Demokrasilerde güçler ayrılığı ilkesi, güçler arasında bir denge ve fren mekanizması kurarak, üstün kamu gücüne karşı güçsüz durumda olan bireylerin temel hak ve hürriyetlerini etkin bir şekilde korumak amacıyla yasal garantilere alınır.
Kleptokratik yönetim biçiminde ise bu durum rejime karşı yönelmiş bir tehdittir. Böyle bir şey olursa yöneticiler (kleptokratlar) kamu kaynaklarını kişisel menfaatleri için kullanamayacakları için, gücü tek bir adama bağlamak için halkını yalan vaatlerle kandırlar. Bu sebeple kleptokrasilerde kuvvetler ayrılığı ya yoktur ya da sadece "görüntüde" bir kuvvetler ayrılığı bulunur. Yürütme organı hem yasama hem de yargı organlarını kontrol eder.
Bir ülkede Kleptokrasi olup olmadığını nasıl anlarız?
Kamu kaynaklarının hesap vermeden, kişisel amaçlar için kullanılıp kullanılmamasına bakarak…
Bir ülkede kamu kaynakları etkin bir şekilde bir kişi veya grubun zenginleşmesine yönelik olarak kullanılıyorsa o ülkede güçlü bir Kleptokrasi rejimi var demektir!
Ayrıca Kleptokrasilerde şeffaflık yoktur, kamu kaynaklarını kullananlar bu kaynakların nasıl kullanıldığının hesabını vermezler. Bu sayede yönetici sınıf kamu kaynaklarını istediği gibi kullanabilir.
Kleptokrasi rejimlerinde devlet yöneticileri kamu kaynaklarını kişisel banka hesabı veya mal varlığı muamelesi görür. Devlet hazinesi bu şahısların ihtiyaçları doğrultusunda kullanılır. Kamu kaynaklarının nasıl harcandığını denetleyen etkin bir mekanizma olmadığı için bu kaynaklar yöneticilerin talep ettiği lüks harcamaları da karşılamaktadır.
Kleptokraside kamu kaynaklarının nereye harcanacağı gibi kime harcanacağı da rejimin yöneticileri (kleptokratlar) tarafından belirlenir. Bu sayede yöneticiler kamu kaynaklarını belirli yandaşlara aktarırken, onlardan da bu "izin" karşılığında kişisel menfaat temin ederler.
Kleptokratikle yönetilen ülkelerde insani gelişmişlik oranı düşerken, temel hak ve hürriyetler erozyona uğrar, ekonomik ve sivil hayat kalitesi düşer, sadece iktidardaki parti ve yandaşları zenginleşir, bir çeşit saadet zinciri kurulmuştur ve zincir kopana kadar saadet sürer!
Kleptokrasilerde düşünce ve ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri özgürlüğü ile basın özgürlüğü yok edilir. Bu durum vatandaşların kamuyu etkin bir şekilde denetlemesini engeller. Toplum kendi finanse ettiği devletin kaynakları nasıl kullandığını öngöremez hale gelir.
Kleptokrasilerde ekonomik kaynaklar yöneticiler tarafından tek taraflı olarak kullanıldıkları ve yandaşlara aktarıldığı için, iş hayatında kaliteli ve düzgün iş yapma ahlakı ortadan kaybolur. Gerçekten iyi iş yapabilecek veya bu liyakata sahip firmalar, haksız rekabete uğradıkları için piyasayı ortalama yeterliliğe sahip ancak yandaş iş adamları domine eder. Geniş kitleler daha kötü ürünler için daha yüksek fiyatlar vermek zorunda kalır.
Liyakat değerlendirilmediği için yatırım ortamı bozulur, girişimciler yatırım için kullanacakları kaynakları yolsuzluk ağlarına rüşvet olarak aktarmayı bu yolla kamu ihalesi alarak çabucak zenginleşmeyi düşünürler.
Kleptokrasi yönetimlerinde yaygınlaşan yolsuzluk nedeniyle genellikle doğrudan yabancı sermaye yatırımları azalır. Bu da ülkelerin istihdam yaratmak için ihtiyaç duyduğu kaynaklardan ve gelecekte ülkeye fayda sağlayabilecek gelişmişlikten yoksun kalmalarına neden olur.
Kötü kullanılan ekonomik kaynaklar nedeniyle toplum sahip olabileceği daha iyi adalet, sağlık ve eğitim hizmetinden yoksun kalır. Bu da toplumun uzun süreli yapısını etkileyecek bir dezavantaj yaratır.
Peki dünyada Kleptokrasi ile yönetilen ülke var mı?
Olmaz olur mu?
Mesela Endonezyalı asker ve siyasetçi. 1967-1998 yılları arasında Endonezya devlet başkanı olarak görev yapan Suharto, Endonezya'yı yönetirken, kurduğu kleptokrasi ile 15 ile 35 milyar dolar arasında servet edindi. Ferdinand Emmanuel Edralín Marcos, 1965-1986 arasında Filipinler devlet başkanı. Filipinlerde iktidarı sırasında oluşturduğu kleptokrasi rejimiyle 5 - 10 milyar dolar arasında bir zenginliğe ulaştı. Romanya Cumhurbaşkanı Nikolay Çavuşesku 25 yıllık iktidarı süresince kendisi şatafat içinde yaşarken halkı sefalet içindeydi. 1989 yılının Aralık ayında karısıyla birlikte kaçmaya çalışırken yakalanmış ve Noel günü idam edilmişti. Bir iddiaya göre, Rumen diktatörün servetinin büyük bölümünü yurt dışına kaçırdığı, bir kısmını da Türkiye'deki bir medya patronunun babasına emânet ettiği konuşulmuştu. Gerçi o medya ve bir ara parti kuran malum aile Ak Parti ile birlikte yurt dışına uzanmış(!) mazi olmuştu ya neyse… Mobutu Sese Soko, Kongo'da 5 milyar dolar servet biriktirirken, Nijerya Devlet Başkanı Sani Abacha 2 - 5 milyar dolar, Yugoslavya'da Milosevic 1 milyar dolar, Haiti Devlet Başkanı Jean Claude Duvalier 800 milyon dolar, Peru Başkanı Fujimori ise 600 milyon dolar servet edindi.
Uluslararası siyaset bilimciler tarafından tipik bir kleptokrasi olarak kabul edilen Rusya'nın Devlet Başkanı Putin'in ise 203 milyar dolar servet sahibi olduğu iddia ediliyor.
Peki ya bizimkiler, aa olur mu hiç bizimkilerin alnı secdeye değiyor, elhamdülillah hepsi Müslüman… Hiç Müslümandan Kleptokrat olur mu? Olmaz tabi, gerçi başka Müslüman ülkelerde olur, bizde olmaz, hiç olur mu canım aşk olsun yani, Ortadoğu ve balkanların en zengin lideri Türkiye’deymiş, yok Man adalarına para kaçırmışlar, yok gemicikler, yok bilmem kaç odalı saray, 300 odalı yazlıklar, şu yok bu, hepsi kıskanç Kılıçdaroğlu ve pis ve beceriksiz muhalefetin iftirası.
Yol yaptılar yoooollll…
YAZININ ESİN KAYNAĞI: https://onedio.com/haber/maddede-hirsizlar-yonetimi-kleptopraksi--421750