İnsanlık tarihini değiştiren ve hatta yeniden yazılmasına sebep olan keşif kuşkusuz Göbeklitepe’nin gün yüzüne çıkarılmasıyla oldu. Bilim adamları bu tarihi keşfin gizemini çözmeye çalışırken, medeniyet ve hatta dinler tarihi 12 bin yıl öncesine ötelendi.
Düşünsenize, daha Sümerliler yok, Mısır medeniyeti ortaya çıkmamış, insanlık yerleşik düzene geçmemiş, insanlık avcı toplayıcı konumunda ve bugün Urfa merkeze 22 kilometre uzaklıkta bir mabet yapılıyor.
Biz, Göbekli tepe diyoruz ama mabedi inşa edenler kim bilir ne ad vermişti bu yapıya!
Ve en çok yanıtı merak edilen soru da o insanlar neden böyle bir yapı inşa etme ihtiyacı hissetti?
Aslında bu sorunun karşılığı çok da zor değil.
Tabi bana göre değil...
Bence, bugün bile her birimizin kendimize sorduğu “ben kimim, neden varım, hayatımın anlamı nedir?” sorularına yanıt bulmaktan başka bir şey değil!
Her şey, düşünmeye başladığımız anda başladı.
Elbette, birdenbire, şak diye olmadı bu düşünme ve sorgulama durumu…
Asırlar ve asırlar, yüz binlerce yıldan sonra var oluşuna anlam vermeye çalışan insan denen varlık, Göbeklitepe’ye bir mabet inşa etme ihtiyacı hissettiğinde, medeniyet de başlamış oldu!
Ve dinler…
Sümerlilerin inançları, Babil, Hinduizm, Budizm, paganizm, Mısır medeniyeti ve tek tanrılı dinlerin ortaya çıkması…
Şöyle geriye dönüp baktığımızda tek tanrılı dinlerin tarihinin en fazla 4 bin, 5 bin, hadi bilemediniz 6 bin yıl öncesine kadar dayanır diyelim.
Peki ya ondan öncesi?
7 bin, 8 bin, 10 bin ve 12 bin yıl önce yaşayan insanlar?
Ve hatta 50 bin, 100 bin, 250, 300 bin önce yaşayan atalarımız?
O kadar eskiye gitmeyelim de biraz daha yakına, İsa’dan, yani milattan sonra 22 Nisan 571’e gelelim…
Bu tarih, İslam peygamberi Hz Muhammed’in doğduğu tarih olarak kabul ediliyor.
Kanadalı tarihçi yazar Dan Gibson 20’li yaşlardan başlayarak hayatında 30 yılı aşkın bir süreyi Ortadoğu’da, özelikle Suudi Arabistan, Ürdün, Lübnan, Kudüs ve Suriye civarında geçirmiş.
Bu süre içerisinde birçok araştırma yapmış, bir çok kaynak kitap incelemiş ve bu araştırma ve incelemeler sonucunda, Ürdün’de bulunan Petra harabelerinin, İslamiyet’in başladığı yer olabileceği kanısına varmış.
Bununla ilgili de “Kutsal Şehir Petra” adlı bir belgesel hazırlayan Gibson iddialarını somut belgelere dayandırırken, özellikle de İslam tarihçilerine seslenerek, “Ben İslamiyet’in ve Hz Muhammed’in doğduğu toprakların Mekke değil, Petra olduğunu iddia ediyorum. Gelin beni çürütün!” diyor, nedense hiçbir İslam tarihçisi bu çağrıya karşılık vermiyor!
Sadece sosyal medyada ve özellikle Youtube üzerinden, hakaret ve aşağılama dışında somut argüman geliştiren birileri çıkmadı.
Dan Gibson’ın belgeselini defalarca izledim. Her seferinde, “acaba bir açığını, gediğini bulabilir miyim, acaba Dan bir İslam düşmanı olabilir mi?” diye düşündüm durdum?
İyi de Den Gibson İslam dinini yok sayıp aşağılamıyor ki?
Sadece bazı gerçeklerin değiştirildiğini iddia ediyor. Ki bu gerçekler az buz da değil, bunlar Müslümanların asırlardır kandırıldığını ortaya çıkaran gerçekler olabilir.
Gerçekten biz Müslümanlar asırlardır kandırıldık mı?
Gerçekten son peygamber Hz Muhammed ve İslamiyet Mekke değil de Petra’da mı doğdu?
Petra kelimesinin kuranda geçip geçmediğiyle ilgili bir açıklama yapmıyor Dan Gibson ama Mekke kelimesiyle ilgili de ilginç saptamaları var!
Mekke çorak ve ıssız bir yer mi? Hadisler ve tarihi kaynaklarda anlatılan Mekke tasvirleriyle mevcut Mekke birbirine uyuyor mu?
Hac görevi İslam’dan önce de vardı. Ve insanlar hacı olmak için Kabe’ye geliyordu. İyi ama hangi Kabe’ye?
Bildiğimiz kadarıyla Mekke’den Medine’ye göç yani hicret olayı gerçekleşti. Bu hicret mevcut Mekke’den Medine’ye mi, yoksa Petra’dan Medine’ye mi oldu? Eski hac yolculuklarının odak noktası neresi?
Mevcut Mekke acaba gerçekten başka bir yerden taşınmış olabilir mi?
Hz Muhammed’in ataları Kureyşliler. İslam peygamberi Kureyş kabilesinden gelme. Peki Kureyşliler nereden gelme? Nebatiler’in Arapların ataları olduğu ve Nebatiler de Petra’da yaşadıkları gerçeğine ne demeli?
Dan Gibsın belgeselinde çok ciddi kanıtlar ve argümanlar sunuyor. Mesela bütün tarihi bilgilerde Mekke’nin surlarından söz ediliyor. Fakat mevcut Mekke şehrinde hiçbir zaman sur olmamış. Peki ya Petra’da?
Hz Muhammed’e vahi geldiği mağara var. Bu mağara Hira dağında.
Oysa Dan Gibson belgeselinde Hira dağının da, mağaranın da Petra’da olduğunu söylüyor.
Hz Muhammed’in vefatından sonra Mekke’nin kontrolü Abdullah bin Zübeyr’e geçiyor. İnbi Zübeyr sahabelerden Zübeyr bin Avvam ile halifelerden ilki olan Ebu Bekir bin Kuhafe'in kızı Esma bin Ebu Bekir'in oğlu, İslam peygamberi Muhammed bin Abdullah'ın eşlerinden biri olan Ayşe bin Ebu Bekir'in yeğenidir aynı zamanda.
Muaviye ordularının Mekke’ye saldırmaları var mesela. Bu konu hakkında Dan Gibson bakın ne anlatıyor?
Hz Muhammet vefat ettikten sonra İslamiyet’in kontrolü önce ilk halife Hz Ebu Bekir’e, ardından hz Ömer’e, sonra Hz Osman’a ve ardından hz Ali’ye halifelik olarak geçiyor. Zaten biliyorsunuz Halifelik, halef olmaktan, yani bir öncekinin yerine geçmek anlamında halef-selef olmak durumu… İşte bu dönemde İslam’ın siyasallaşmaya başladığı görülüyor. Özellikle de Hz Ali’nin ölümünden sonra hem devlet yani halifelik, hem de İslamiyet tamamen Muaviye’nin kontrolüne geçiyor. Bana göre Allah’ın Hz Muhammed elçiliğinde tebliği ettiği İslam özünü kaybederek, Allah’ın değil Muaviye’nin dini haline geliyor. Peki nasıl?
İslam dini Muaviye’nin kontrolüne geçtikten sonra bir şeyler olduğu kesin. Benim de kafamı kurcalayan bazı olaylar yaşanmış o dönem ve o olaylar mevcut İslam toplumunun yozlaşmasının da en büyük nedenlerinden biri olduğunu düşünüyorum.
Kuran değişmiş olabilir mi? Bu gerçekten de kabullenmesi kolay olmayan bir soru. Hiçbir harfinin değişmediğini iddia eden birçok ulema var da, Abbasi’lerin yaptıklarına ne demeli?
Gerçekten Abbasiler tarih ile oynadılar mı? Oynadılarsa Müslümanların bugün bu halde olmalarının nedeni dini yani İslam’ı, yanı Allah’ın kelamını işlerine geldiği gibi yorumlamaya kalkmış olmalarından kaynaklanıyor olabilir mi? Mekke ile Becce aynı anlama mı geliyor? Mevcut Mekke şehir, Becce’nin çakması mı?
Yanıtını merak ettiğim o kadar çok soru var ki?
Dan Gibson bu sorulara yanıt vermekten çok ortaya attığı iddialarla yeni sorular oluşturuyor. Ama hiçbiri dayanıksız ve belgesiz değil. O nedenle belgeselini izlemenizi tavsiye ederim.
Dediğim gibi bu iddiaları kabullenmek kolay değil. Hele ki kökleşmiş, tabulaşmış inançlar toplumu yozlaştırdıysa…
İddiaları çürütmek mi, yoksa küfür edip inkar etmek mi?
Bilmiyorum, eğer Dan Gibson haklıysa… ki, değdim gibi argümanları çok sağlam.
Bu iddialara karşı argüman geliştirmeyi de şimdiye kadar kimse başaramadığına göre…
Bugün milyarlarca insanın inandığı İslam’ın, yüce Allah’ın son peygamber hz Muhammed aracılığı ile insanlara tebliği ettiği din ile hiçbir ilgisi olmadığı gerçeğini ortaya çıkarır. Dan Gibson’ın çalışmasını çok izledim ve hala izliyorum, sorguluyorum. Amacım Gibson’ı haklı çıkarmak ya da çürütmek değil, sadece kafamda oluşan soru işaretlerine karşılık bulmak?
Peki bulabildim mi?
Henüz değil, ama sormaya ve sorgulamaya devam ediyorum. Çünkü biliyorum ki, gerçek oralarda bir yerde duruyor ve gerçeklerin er ya da geç açığa çıkmak gibi bir huyu vardır. Belki yarın belki yarından da yakın.
Ne diyor İstiklal marşımızın yazarı, Mehmet Akif;
“Aldanma insanların samimiyetine. Menfaatleri gelir her şeyden önce. Vaat etmeseydi Allah cenneti; O'na bile etmezlerdi secde.