2016 yılında Fransa'nın Strasbourg Şehri’nde düzenlenen Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Kongresi’nin Göç ve Mülteciler başlıklı 30ncu toplantısına katıldıktan sonra basın açıklaması ile ifade etmiştim.
"Suriyeli göçmenler konusunda Avrupa
samimi değil, bu yük tamamen bize kalır."
Toplantıya katılan tüm delegasyonda aynı fikirdeydi.
Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, 6 Belediye Başkanı ve bazı meclis üyeleri ile toplantıya katılmıştık.
Sayın Mustafa Dündar konuşmasında tarihi gerçekleri, Türk Milletinin merhamet, insani duygu ve icraatlarını tarihten örnekler ile ortaya koyarken Avrupa'nın mevcut durumda sessizliğine vurgu yapıyordu.
Avrupa'nın terör kendine dokunduğunda ve canı yandığında sesini yükseltirken Türk-İslam Coğrafyasında yaşanan olaylara sessiz kalmakta ısrar ettiğini bir kez daha gördük ve yaşadık. Suriyeli mülteciler konusunda fatura tamamen Türkiye'nin üzerine kalacağı, Brüksel anlaşmasının bir geçerliliğinin olmadığı ve yürümediği daha o günlerde belli olmuştu. Zira Avrupa Birliği sisteminin bozulmaması konusunda hassasiyet gösterirken, Türk-İslam Medeniyetine soğukluğunu ve bilinç altı duygularını muhafaza etmekteydi.
Nitekim yıllarca bizi oyaladilar.
Gelinen nokta itibariyle;
Kapıları açtık.
Akın akın gidiyor mülteciler.
Kapılar açık kaldıkça, sınır kapılarında izdiham devam ettikçe unutulmasın ki hem AB hemde NATO'ya karşı masada elimiz güçlü olacaktır.
Elbette Türkiye'de çok tartışıldı göçmenler.
Tartışılmaya da devam edilecek.
Burdan yola çıkarak;
Mart ayında gerçekleşecek Avrupa Birliği toplantısında göç gündeme gelecek.
Deyim doğru olacaksa şimdiden paçaları tutuştu.
Geçte olsa açtığımız kapılar Avrupalıların gerçek yüzlerini görme imkanını sağlayacak dünya kamuoyuna.
Bu esnada...
Yıllardır "açın kapıları, gitsinler Avrupa Ülkelerine" diyenleri ırkçılıkla suçlamakta beyhude bir savunma imiş.
Yaşandı ve görüldü.