Konu Kıbrıs ise ilk söz hakkı Türkiye'nindir.

Konu sözde Ermeni soykırımı iddiaları ise ilk söz bizimdir.

Konu Ege kıta sahanlıgı ise ilk bizim ne dediğimiz anlamlıdır.

Konu güney komşu ülkelerinde sınırlarımızı tehdit eden terör ise ilk bizim tavrımız ve sözümüz geçerlidir.

Ve konu Ayasofya ise bizim ne dediğimiz önemlidir.

Evet hasret bitmiş, zincirler kırılmış Ayasofya ibadete açılmıştır.

Elbette, özellikle dış dünyada itirazlar olacak, olumsuz eleştiriler gelecektir.

Hatta kararın ilk saatlerinden hemen sonra başta Yunanistan olmak üzere bazı devletlerin ve kiliselerin UNESCO başta olmak üzere diğer platformları harekete geçireceği ifade edilmeye başlandı.

Kim ne derse desin önemi yoktur.

Yukarıda ifade ettiğim gibi bizim ne dediğimiz geçerlidir.

Zira;

Ayasofya 1453 yılından itibaren bizimdir.

Müze veya cami olması bizim iç meselemizdir.

1934 yılında günün gereği ve dünya şartlarına göre genç Cumhuriyetimiz müze kararı almış ve bugünde hukuk marifetiyle tekrar camii statüsüne kavuşturulmustur.

Konu bir daha açılmamak üzere kapanmıştır.

Ayasofya üzerindeki tasarruf hakkı egemen ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devletine aittir.

Bu hak tartışılmaya açılamaz.

Bu esnada;

Tarih şahittir.

Hristiyan alemi rahat olsun.

Tüm inançlara saygılı Türk-İslam medeniyeti Ayasofya Camiinde bulunan dünya kültür mirasına sahip çıkarak hem Hristiyan vatandaşlarımıza hem de dünya kamuoyuna hassasiyetini gösterecektir.

Neden bugüne kadar beklendi, iç siyaset malzemesi olarak kullanılacak mı, erken seçim mi geliyor soruların cevabı ve tartışma zemini bugün değildir.

Netice itibariyle zaten bizim olan bir değer üzerinde irade beyanını ortaya koyduk ki gerisi teferruattır.

Kim ne derse desin.

Söz, karar ve uygulama bizim.