Seçimin ardından geleneksel hale gelen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Azerbaycan’a ziyaretler gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülke ekonomisine dair önemli açıklamalar yaptı. Enflasyonu tek haneye düşürmekte kararlı olduklarını söyledi.

Erdoğan, ara zam konusunda görüşmeler sürerken asgari ücret için de, "Asgari ücret noktasında kesinlikle işçimizi yine enflasyona ezdirmeyeceğiz. Elimizden gelen gayreti göstereceğiz. İşçimiz bu noktada rahat, huzurlu olsun" şeklinde ifadeler kullandı.

Erdoğan, şunları söyledi:

Seçimin tamamlanması ve kabinenin kurulmasıyla Türkiye Yüzyılı resmen başladı. Peki dış politikada yansımalarını nasıl göreceğiz? Türkiye’nin yeni dönemdeki ekseni batı odaklı mı olacak, yoksa diğer coğrafyalarda da etkisini sürdürerek denge politikasıyla zirveye taşıyacağı bir döneme kapı mı aralayacak?

Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünü idrak ettiğimiz bu yılda özellikle “doğu mu batı mı” gibi bir ayrıştırmaya gitmek, bir defa bizim ilkelerimizin arasında yer almıyor. Biz batıya ne kadar yakınsak doğuya da en az o kadar yakınız. Bizim derdimiz özellikle bu yüzyılda dünyadaki tüm ülkelerle aynı anlayışla bir arada olmak… Hepsiyle tüm görüşmelerimizi en ideal şekilde sürdürmenin gayreti içerisinde olacağız.

Tüm dünyayla şu ana kadar sürdürdüğümüz ilişkilerimizi bundan sonraki süreçte de rahat ve ilkeli şekilde yürütmeye devam edeceğiz. Diyalog ve diplomasiyi öncelikli olarak kullanarak inisiyatif almayı, bölgemizde ve dünyada barışın ve istikrarın egemenliği için ne gerekiyorsa onu yapmayı inşallah temenni ediyoruz ve bunu yapmaya da çalışacağız. Tabii bu temelde milletimizin hakkıyla beraber tüm insanlığın hakkını, hukukunu, ortak menfaatlerini savunmak da bizim asli sorumluluğumuz olacaktır.

'TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATININ BU GÜCE İHTİYACI VAR'

Türk dünyası fikri ne kadar eski fikir olsa da sizinle birlikte fiili olarak sonuç vermeye başladı. Bütün adımlarınız, eylemleriniz coğrafyanın tamamında halk tarafından olağanüstü karşılık görüyor. Ben bunun kendi ülkemdeki bürokratlara, siyasilere, STK’lere yansımasını da izliyorum.

Bu Türk Dünyası Birliği, Avrupa Birliği gibi bir model söz konusu olabilir mi Türkiye Yüzyılında. Kendine has, Avrupa Birliği’ne benzer kriterler söz konusu olabilir mi? Bir de her konuda örnek oluyorsunuz, özellikle Türkistan coğrafyasında demokrasi ve özgürlükler konusunda da telkinleriniz söz konusu olabilir mi?

Şu anda tabii özellikle bu Türk Devletleri Teşkilatı noktasında atılmış bir adımımız var. Bunu geliştirmek, daha da güçlendirmek için bazı adımları atmak mümkün. Önümüzde Kazakistan Türkistanında bir zirve olacak. Bu liderler zirvesine fevkalade bir durum olmazsa ben de katılmayı arzu ediyorum. Dün de Tokayev tekrar hatırlattı. Ben de fevkalade bir durum olmazsa geleceğim dedim. Bugün İlham Aliyev kardeşimle de görüştük. Onların da bir programı var.

Eğer o programın tarihiyle değiştirirsem orada da beraber oluruz dedi. Yani Türk cumhuriyetleri orada bir araya gelirsek bu veya buna benzer konuları görüşmek isabetli olur. Bunları ele almakta faydalar muhakkak var. Çünkü Demokrasi ve Özgürlükler Adasında Türk Devletleri Teşkilatı adımını attık. Bunu bizim geliştirmemiz lazım. Bu adımı atıp oraya bir virgül koyarsak olmaz. Ne yapıp yapıp buna noktayı koymak lazım ve ondan sonra da bunu işlemek lazım. Şu an itibarıyla da Türk Devletleri Teşkilatında gelişmelerin olması bizi çok daha süratle güçlü hale getirecektir. Türk Devletleri Teşkilatının da bu güce ihtiyacı var.

"AVRUPA BİRLİĞİ DÜRÜST DEĞİL"

Kıbrıs’ta yeni bir görüşme trafiği söz konusu olabilir mi? Özellikle Rumlardan veya başka çevrelerden bu doğrultuda bir talep var mı?

Şu an itibarıyla Rum kesiminde mevcut yönetim öncekilere kıyasla daha barışçı bir havanın içerisinde. Eğer bu barışçı havayı devam ettirirlerse ve başta Avrupa Birliği olmak üzere bazı tahriklere kapılmadan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemen eşitlikteki haklarını korumaya “evet” derlerse biz de “niye olmasın” deriz.

Ama Kuzey Kıbrıs’ın egemen eşitlik haklarını tanımaları lazım, tanımadıktan sonra bu olmaz. Ben hep anlatıyorum, yani bu işin ilk başı İsviçre Bürgenstock’tur. Orada Yunanistan Başbakanlarıyla, ben Başbakanım o zaman, bizler görüşmeyi yaptık ve o zaman bize söz verdiler, dediler ki “referanduma gitmek suretiyle çıkacak, neticede biz Avrupa Birliği olarak yanınızda olacağız.”

Ama bunlar maalesef Kuzey Kıbrıs’ın yanında olmadıkları gibi hemen Güney’i Avrupa Birliği’ne dahil ettiler, Kuzey Kıbrıs’ı ise dışarıda bıraktılar. O gün bugündür bu böyle geliyor, Avrupa Birliği dürüst değil. Biz de 50 seneyi devirdik, hala bu Avrupa Birliği aynı noktada, değişen bir şey yok. Şöyle bir masaya yatıracağız bu işleri. Bizim de bunu gözden geçirmemiz gerekir.

"ŞİMŞEK'İN ADIMLARI ATMASINI KABULLENDİK"

Kazandığınız seçim zaferiyle büyük ölçüde yenilenmiş bir Meclis grubu ve yepyeni bir kabineyle ‘Türkiye Yüzyılı’ olarak nitelendirdiğiniz yeni bir yolculuğa başladınız. Bu dönem için tıpkı diğer dönemlerde olduğu gibi, özellikle ekonomide ve dış politikada atacağınız adımlar merakla bekleniyor.

Sayın Şimşek’i ekonominin başına getirerek önemli bir adım attınız, ekonomi politikalarında bu yeni dönemde öncelikler neler olacak? Asgari ücretle ilgili bir beklenti var, onunla ilgili toplantılar yapılıyor, kafanızda net bir rakam var mı? Bir de en düşük memur maaşı 22 bin lira olacak demiştiniz, temmuz ayı itibarıyla bu gerçekleşecek mi? Bize biraz ekonomi yönetiminin yeni dönemine ilişkin mesajlar, ayrıntılar verir misiniz?

Her dönemde olduğu gibi bu dönemde de şüphesiz ki ekonomi her zamanki o güçlendirme beklentisini yine aynen devam ettiriyor. Yani burada ekonomiyi bir kenara koyalım diyemezsiniz. Her ülkenin ilk işi ekonomidir. Ve burada da atılacak olan adımda, özellikle gerek Hazine ve Maliye Bakanımızın şu andaki görevi gerek Merkez Bankasındaki değişiklik gerek BDDK’da attığımız adım, bütün bunlarla beraber ekonomiyle ilgisi olan Bakanlarımız yani Ticaret Bakanımızdan Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza, savunma sanayiine varıncaya kadar hepsi bu işle ilgili.

Tabii ulaştırma önem arz ediyor. Gıda, tarım, hayvancılık en önemli adımlardan bir tanesi. Çünkü onun üzerinden de bizi vurmaya kalkıyorlar. Biz bunlara prim vermeden altyapı ve üstyapıda bütün çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu konularla ilgili olarak bir taraftan da tabii finans sektörümüzü güçlendirmenin gayreti içerisinde olacağız. Finans sektöründe kaynak arayışlarını devam ettiriyoruz, devam ettireceğiz. Bizim bankalar noktasında sıkıntımız yok. Bizim bankacılık sektörümüz zaten güçlüdür. Fakat bütün mesele şimdi finans yönetimini daha güçlü hale getirelim ve finans yönetimini güçlü hale getirmek suretiyle bir defa enflasyondaki düşüşü de daha aşağı indirelim…

ŞİMŞEK'İN RASYONEL POLİTİKASINA YEŞİK IŞIK

Tabii bazı arkadaşlar “Cumhurbaşkanı faiz politikalarında ciddi bir değişime mi gidiyor” gibi bir yanılgının içine düşmesin. Ben burada aynıyım. Ama Hazine ve Maliye Bakanımızın şu andaki düşüncesi noktasında, biz tabii kendisine burada atacağı adımları süratle, rahatlıkla Merkez Bankası’yla beraber atmasını kabullendik, “hayırlı olsun” dedik ve bu şekilde de enflasyonu tek haneye düşürmekteki kararlılığımızı da bildirdik. Bunu neye dayanarak söylüyoruz? Biliyorsunuz Başbakanlığım döneminde biz (enflasyonu) tek haneye düşürdüğümüzde faiz 4,6’ydı, enflasyon da 6,2’ydi. O zaman yine tabii bu işleri beraber yaptık ve şimdi de Sayın Bakanımıza bunları söyledik, aynı şekilde bunu birlikte yapmalıyız. Biz o zaman “düşük faiz, düşük enflasyon” teorisiyle çalıştık. Şimdi de aynı anlayışla çalışıyorum, aynı düşüncedeyim ve bu şekilde bunu başarabiliriz diye inanıyorum.

Asgari ücret konusuna gelince… Asgari ücret noktasında da biz kesinlikle işçimizi yine enflasyona ezdirmeyeceğiz. Asgari ücrette de elimizden gelen gayreti göstereceğiz. İşçimiz bu noktada rahat olsun, huzurlu olsun. Şu anda çalışmalar yapılıyor, bir an önce de inşallah kararı vereceğiz. Memur maaşlarına ilişkin adım da zaten temmuz ayındaki görüşmelerde atılacak.

"HAFİZE GAYE ERKAN TEKLİFİNİ BANA ŞİMŞEK GETİRDİ"

Merkez Bankası Başkanlığına Hafize Gaye Erkan atandı. Sizin keşfiniz midir kendisi? Genç bir kadının Türkiye’nin önemli bir kurumunun başına getirilmesi açısından bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Merkez Bankası açısından bir deneyim eksikliği olabilir mi? Mehmet Şimşek Bey de bu kararınızda hemfikir mi?

Hafize hanımı Mehmet Bey tanıyordu ve kendisi bu teklifi bana getirdi. Biliyorsunuz ben kadro hareketine inanırım. Yani ben bir göreve geldim; ne yapıyorum, kadromla geliyorum; yani Bakan arkadaşlarımı seçiyorum, inceliyorum ve bununla da kalmıyorum, farklı bazı isimler varsa bunlar üzerinde de çalışmalar yürütüyorum ve buna göre de kabinemi oluşturuyorum.

Bu kabineyi oluştururken şu anda benim bütün Bakan arkadaşlarım kendi Bakan Yardımcılarını benim önüme getirmişlerdir ve o Bakan Yardımcılarını ben kendilerinden aldıktan sonra ayrıca istihbaratla da onlar üzerinde bir çalışma yapmışımdır. Nasıldır, ne var ne yok filan… Ve aynı şekilde yurt içinde, yurt dışında… Eğer yurt dışındaysa orada da kimdir, nedir, nasıl birisidir” bütün bunların hepsini soruşturuyoruz. Tabii maalesef çok garip ataklar var. Bu ataklarda da bakıyorsunuz, aman ya Rabbi neler uyduruyorlar neler…

Biz tabii artık yani iğnenin deliğinden çok geçtik, bunları pek yutmuyoruz ama çalışıyoruz, ediyoruz. Ve bu kardeşimizin de başarılarını bizlere ilettiler, söylediler. Yani Goldman Sachs’tan tut da oradaki bankacılık, finans sektöründeki çalışmalarına varıncaya kadar bu durumları söylediler. Ve Merkez Bankası’nda bir de bayan yöneticimiz olsun diye düşündük. Bu adımı hayırlısıyla attık. Tabii kendisine de gerekli olan beklentilerimizi söyledik. Ve inşallah bu adımlarla birlikte de gerek Hazine ve Maliye Bakanımız gerek Merkez Bankası Başkanımız bizi mahcup etmeyecekler ve hayırlısıyla güzel neticeleri de alacağız diye düşünüyorum.

"KILIÇDAROĞLU GEMİYİ ÇOK KÖTÜ ÇARPTI"

CHP’de seçimden sonra bazı değişim tartışmaları var. Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel de değişim talebini seslendirdi. Bir de Sayın Kılıçdaroğlu’nun bir açıklaması var, “Ben kaptan olarak gemiyi limana yanaştıracağım ama değişim taleplerinin de önünü açacağım” diyor. Siz nasıl buluyorsunuz bu talep ve tartışmaları?

O partinin ne kaptanıyım ne güverte lostromosuyum. Ben AK Parti’nin kaptanıyım, bana AK Parti’yi sorun. Onu da Kılıçdaroğlu’nu yakaladığınızda ona sorun. Yani onlarda kaptan ne yaptıysa yaptı zaten, gemi şu anda bordasından çok kötü çarptı. Her şey ortada. Kiminle yarışıyor, kiminle ne yapıyor, bizi hiç ilgilendirmez. Biz şu anda seçimi elhamdülillah başarılı bir şekilde tamamladık, bitirdik. Onlarda ise altılı masa, dokuzlu masa, on birli masa; ortada masa kalmadı zaten, dağıldı iyice… Şimdi bunu bana sorarsan bu olmaz. Milletim en güzel kararı verdi. Hayırlısı olsun.

ANAYASA MESAJI: MUHALEFET 'EVET' DER Mİ, İYİMSER DEĞİLİZ

Hem seçim sürecinde hem de balkon konuşmanızda yeni Anayasa sürecinden bahsettiniz. Şu anki Meclis aritmetiği içerisinde bu nasıl işleyebilir? İkincisi, bu seçim yenilgisinin ardından muhalefet partileri “parlamenter sistem” ısrarından vazgeçip Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne uygun yeni bir Anayasa’ya destek verirler mi?

Masa etrafındakilere bakıp konuşacak olursak, vermezler diye düşünüyorum. Ama bizim grubumuzun görevi nedir? Vereceklermiş gibi gidip kendileriyle görüşmektir. Arkadaşlarımıza ben görevi veririm, arkadaşlarımız grup başkanlarıyla veya başkan vekilleriyle görüşmelerini yaparlar. “Böyle bir anayasa değişikliği için ne dersiniz?” diye sorarlar.

Eğer böyle bir anayasa değişikliğine “evet” derlerse biz de muhalefetle niçin anayasa değişikliğine gitmeyelim. Ki bunların içerisinde de en önemli maddemiz ailedir. Aile konusuna biz hassasiyetle eğiliyoruz. İki, Aile ve Gençlik Bankası çok çok önemli. Bu konuyu yine aynı şekilde kendilerine taşırız. Eğer buna olumlu yaklaşırlarsa bununla da ilgili adım atarız. Yani bunların bazıları anayasa değişikliği gerektirir, bazıları ise yasal düzenleme gerektirir. Ve şu anda anayasa değişikliği gerektiren konularda muhalefet bu işe “evet” der mi sorusunun cevabına gelince, maalesef orada çok çok iyimser değiliz.

Editör: Bilal Kayaaltı