Dünyaya getirmiş olmak elbette yetmiyor. Dünyaya getirmekle iş başlamış oluyor. Âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ’nın insana verdiği en kutlu emanet olan çocukların terbiye ve eğitimleri, anne babaların sorumluluğu altındadır.

“Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et...” (Tâhâ, 132.) âyetinden öğrendiğimiz kadarıyla, anne babaların çocuklarına karşı olan saydığımız görevleri, aslında Allah’ın anne ve babalara yüklediği bir görevdir.

Anne babaların çocuklarına karşı olan görevleri, huzurlu bir toplum için ifa edilmesi en fazla önem taşıyan görevlerdir. Çocukların, İslâm ahlâkı üzerine yetiştiği bir toplumda hırsızlık da soysuzluk da ortadan kalkacaktır. Dünkü dosyamızda, anne babaların çocuklarına karşı olan görevlerinin ilk bölümünü, daha çok maddî sorumluluklarını işlemiştik. Bugün ise, İslâm fıtratı üzere doğan çocuklarımızın yine İslâm fıtratı üzerine yetiştirilmesinde anne babaların rolü ve görevleri üzerinde duracağız.

MANEVÎ TERBİYE

Buharî ve Müslim’de geçen bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.s.):

“Her çocuk İslam fıtratı üzerine doğar, sonra anne babası onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecusî yapar” buyurmuştur.

Dünyaya gelmesiyle günahsız ve saf olan çocukların, temiz ve pak zihinleri anne babaların yönlendirmesiyle şekillenir. Bu temiz halleriyle çocuklar, anne babalarına her şeyin gerçek sahibi olan Allah Teâlâ tarafından emanet edilmiştir. Çocuklara bakışımız bu şekilde olmadığı sürece, İslâm fıtratı üzere doğan çocukları, o fıtrattan uzaklaştırmış oluruz.

Yine Peygamber Efendimiz (s.a.s.):

“Çocuklarınıza güzel davranıp iyilik ve ikramda bulununuz. Onları en güzel şekilde terbiye ediniz” (İbni Mâce) buyurmuştur.

Şüphesiz bu ‘en güzel şekilde terbiye ediniz’ tavsiyesinin pratik hâli, çocukların örnek görmesiyle mümkündür. Çocuk önce, anne babasından gördüğü ahlakı öğrenecektir. Gördüğü güzel ahlâk ise çocuğun ahlakı da güzel olacaktır. Bu da dünya ve ahiret saadetini getirecektir.

Çocuk eğitiminde 'örnek rol'ün en önemli eğitim aracı olduğunu bugün bütün uzmanlar söylemektedirler. Anne baba güzel ahlakı ne kadar yaşar ve öğretirse, çocuk da o kadar yaşayıp öğrenecektir.

ÇOCUK EĞİTİMİNE KUR’AN-I KERİM’LE BAŞLANIR

Ünlü İslâm mütefekkiri İbni Haldun, çocuk eğitimine ilkin Kur’an öğretimiyle başlanması gerektiği belirtir Mukaddime’sinde:

“Çocuklara Kur’an talim etmek dinin şiarlarından bir şiardır. Müslümanlar bunu esas alarak, bütün beldelerinde yaygın olarak Kur’an eğitimi yapmışlardır. Çünkü Kur’an âyetlerine ve hadislere dayanan İslâm inancının kalplerde kökleşmesi, her şeyden önce bu şiara bağlıdır. Onun için Kur’an öğretimi esas haline gelmiş olup, daha sonra hâsıl olan melekeler bu esas üzerine bina edilmiştir. Bunun sebebi şudur:

Küçüklerin eğitimi çok daha fazla köklü olup, daha sonraki yaşlarda alınan eğitim ve öğretime temel teşkil eder. Çünkü kalpler ve zihinler diğer melekelerin temelidir. Üzerine bina edilen şeyin tarzı ve durumu, temele bağlıdır.”

İBADETE YÖNLENDİRME

Çocuklar, iyiyi kötüden ayırt etme yaşına gelince, durumlarına uygun olarak önce iman ile ilgili esaslar kendilerine öğretilmelidir. Özellikle cennet, cehennem, ahiret ve hesap günü gibi imanî esaslar çocuklara yaşlarına göre kavratılmalıdır. Daha sonra da yapabileceği hususlarda ibadete yönlendirilmelidirler.

Ebû Dâvud’da geçen bir rivayette şöyle denilmiştir:

“Rasûlullah’a bundan (namazın çocuğa ne zaman emredileceğinden) sorulmuştu. Rasûlullah: ‘Çocuk sağını solundan ayırmasını bildi mi ona namazı emredin’ buyurdu.”

Ne yazık ki günümüzde bazı anne ve babalar, çocuklarının ibadetleri hususunda gevşek davranmakta bir sakınca görmüyorlar. Kendisi sabah namazına camiye giden babanın çocukları evde bile namaza kalkmıyor ve yönlendirilmiyorlar.

Tâhâ Sûresi’nin 132. âyet-i kerîmesi “Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et...”  Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimize geldikten sonra Efendimiz, evlendirdiği kızına bile namazı emretmekten geri durmamıştı.

Bu âyet-i kerîmenin gelişinden sonra Peygamberimiz, kızı Hz. Fâtıma ile damadı Hz. Ali’yi altı ayı aşkın bir süre her gün evlerine giderek sabah namazına kaldırmıştır.

Aynı hassasiyeti Ümmetinin de göstermesini isteyerek Tirmizî’de geçen ve Sebure (r.a.)’nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

“Çocuğa yedi yaşındayken namazı öğretin. On yaşına geldiğinde ona (kılmazsa) vurun.”

Çocuklar için namaz gibi ibadetler, buluğ çağına girdikten sonra farz olsa da, alıştırılması ve sevdirilmesi için, erken yaşlarda bu hassasiyet gösterilmelidir.

ÇOCUKLARA HELÂL YEDİRİN

Ebû Mesud el-Bedri (r.a.)’den rivayet edildiğine göre: Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

“Bir adam Allah'ın rızasını umarak ailesinin geçimini sağlarsa harcadıkları onun için birer sadaka olur.” (Riyazü’s –Sâlihîn.)

Çocukların helâl rızıkla beslenmelerinin ilk sorumlusu babadır. Ebeveyn, bir lokma bile olsa, çocuklarına haramdan yedirmemek için büyük titizlik göstermelidirler. Haram yiyen anne babaların, tertemiz fıtrat üzere doğan çocuklarının ahlâklarını ve fıtratlarını bozacakları da bir gerçektir. Bunun vebali elbette anne babaya yazılacaktır.

"ÇOCUKLARINIZ ARASINDA ADALETİ GÖZETİN"

Anne babaların, çocuklarına karşı görevleri içinde en önemlilerinden biri de çocuklar arasında adaletin gözetilmesidir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bu hususa işaret ederek üç defa tekrarladığı bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:

“Çocuklarınız arasında adaleti gözetin. Çocuklarınız arasında adaleti gözetin. Çocuklarınız arasında adaleti gözetin.” (Ahmet b. Hanbel.)

Çocuklardan birini diğerine üstün tutmak, çocuklar arasında kin, hased, kıskançlık ve düşmanlığa sebep olur. Çocuklar arasında adaleti ve eşitliği sağlamak, anne babaların çocuklarına karşı görevlerindendir.

Çocukları hayata hazırlamak, kendi ayaklarının üzerinde durabilecek eğitimi almalarını sağlamak ve daha çok örfî olarak hayırlısıyla onları, uygun eşler bulup evlendirmek de anne babaların çocuklarına karşı görevlerindendir.